Çarşıyı, yılanlar basmış…

Böyle bir; haber, şâyia veya anons duyulsa, her hâlde insanların ekserisi çarşıya gitmeye korkar değil mi? Bırakın yılanı, farelerin bastığını söyleseler, vaziyet çok farklı olmaz zannederim.

Peki, dokuz-on aydır memleketimiz ufkuna giren bu koronavirüsün yaptığı tahribat, onun vesilesiyle ölen insanlar, hastahane köşelerinde kıvrananlar, en az yılan kadar insanları korkutması lâzım değil midir? Akıllı olan, aklıyla hareket eden insan, elbette korkup, tedbirini alması lâzım. Ama insanımız garip işte. Yılan görünüyor, virüs görünmüyor, fark orada. Bir fark da yılan belki herkesi aynı anda sokamaz, ama bu virüs musîbeti, tedbirsiz, temkinsiz hareket eden bütün insanları ağına alıyor. Tabiî, o kadar tedbir de alsa, bir şekilde bulaşanlar da oluyor. O da başka, Cenab-ı Hakk’ın emri vâkî olduğunda da yapacak bir şey yok. Her zaman Cenab-ı Hakk emrettiyse, “takdir, tedbiri bozar”.

İslâmiyet, “selâmet” dinidir. İnsanların, hem dünyada, hem de ahirette selâmet ve saadette olmasını ister. Ve ondan dolayıdır ki, o “Allah indinde yegâne (tek) ve hakikî din” olan İslâmiyete dâhil olan insanlara da, “Müslüman” denilir. Yâni, yukarıdaki söylediklerimiz muvahecesinde, “selâmete erenler”. İşte bu dinin kitabında; Cenab-ı Hakk, hâl, hareket ve sözleriyle de, Peygamberimiz (asm),  insanların sıhhat ve selâmetine de ehemmiyet vermiştir. Ve o güzel dinimizde Müslümanların, “canının, malının, dininin, aklının ve neslinin muhafazası” vardır.

Temizliği, iman ile aynı seviyede tutan başka bir din var mıdır? İşte bugün dünyayı kasıp-kavuran koronavirüsün en büyük ve birinci safında gösterilen tedbir, temizlik değil midir? Yemeğe oturmadan ve kalktıktan sonra ellerin yıkanması emri keyif için midir? Hele abdest… bunun başlı başına, harikalığını bir düşünün (inşâallah, ileride bir makale mevzuu olarak da yazmak aklımda).  Her şeyi bir tarafa bırakın, şu virüsün vücuda girdiği; burun ve ağzın yıkanması ne kadar acaib bir şeymiş, şimdilerde daha iyi anlaşılıp, idrak ediliyor.

Tabiî, bunlardan başka da temizlik, abdest v.s. haricinde de insanın sıhhatini, sağlığını düşünen İslâmiyet’te, numune olacak çok şeyler vardır. Meselâ, Peygamber (asm) hastalıklar için “tedavi olunuz” buyuruyor. Devesi uyuz olan bir kadının, Peygamberimizden (asm)  duâ talebine verdiği şu cevap çok manidardır; “Duâna katran kat!” Gerçekten de, katran yağının, bugün birçok faydası anlatılır. Yani, sadece duâ değil. Duâ, kavlî bir adım, sebeplere müracaat etmek de fiilî diğer adım.

Sâri, bulaşıcı hastalıklar için de Peygamberimizin (asm) birçok tavsiye ve îkazı vardır.

Meselâ, en meşhuru şudur: “Bir yerde veba hastalığı çıktığını duyarsanız, oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba hastalığı çıkarsa da, o bölgeden ayrılmayınız.”  Yine, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında, Şam’daki İslâm ordusunu teftiş etmek için, Şam yakınlarına kadar geldiğinde, orada veba salgını olduğunu işitince, tekrar Medine’ye geri döndüğü hadisesi de var. Bunun gibi, buna mümasil çok şeyler var.

Takdir, tedbir mes’elesini başında söyledik. Geçen 14 Mart günü, ailece Ankara’ya gitmiştik. Akşam vâsıl olunca, çocuklara, beni Maltepe dersine bırakmalarını söyledim. Ders arasında ve sonunda bu virüs konuşuldu. Dersler için tedbirler v.s.’den bahsedildi. Tabiî, işin vahametini ilk başta kavrayamadığımızdan, arkadaşlara dedim ki, “Yahu, dersi bırakmak olur mu? Biz, ihtilâllerin en şedit zamanında bile derslerimize ara vermedik.” Ve 12 Mart 1971 ihtilâlinden sonra, sokağa çıkma yasağına rağmen, derse gittiğimizin bir hatırasını da anlatarak, o fikre karşı çıkmıştık. Fakat sonradan baktık ki, bu iş başka bir şey. O arkadaşlarımıza hak verdik.

Sonra, sohbete gelen bazı arkadaşlarımız hastalığa yakalanıyor, ama farkında olmuyor ve kapalı mekânda, başkalarına da sirayet ettiriyor. Onun ayrıca vebali de var tabiî. Onun için,  öyle veya böyle deyip de, sıkıntıya düşmemek lâzım diyorum. Birçok arkadaşımızı, kardeşimizi, eşimizi, dostumuzu, bu virüs vesilesiyle kaybettik. Haa, şu da yanlış anlaşılmasın. Hastalık başka, bile bile ona atlamak başka, karıştırmamak lâzım. Her ne gelirse Rabbimizden, elbette baş-göz üstünedir. Ama tedbiri de elden bırakmamak lâzım.

İnşâallah, Rabbimiz, bir an evvel bu musîbeti üzerimizden kaldırır da yine özlediğimiz eski günlerimize döneriz. Bizleri çok açmasa da şimdilik kaydıyla, internet üzerinden derslere devam etmekte fayda olduğunu düşünüyoruz.

Bu vesileyle, Rabbimiz,  hasta olanlara, bir an evvel şifa ihsan etsin.

Vefat edenlere de rahmetler diliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*