Cehennemin engelleri: Kefâretler ve musîbetler

Abdullah Bey: “Bir şeyin günahlara kefaret olması ne demektir? Yani malûmdur ki, günahın cezası Cehennemde çekilecektir. O günaha kefaret olacak bir hasena vs. olması, onun cezasını hafifletir mi? Ortadan mı kaldırır?”

Dünyada bir yandan kendimizi mahşerdeki büyük mahkemeye hazırlarken, diğer yandan eşsiz bir yargılama sürecinin içinde yaşadığımızı çoğu zaman bire bir hissederiz. Bu gün bir dostumuza güleriz, yarın güldüğümüz başımıza gelir. Bu gün yaptığımız bir hatanın bedelini yarın hata cinsinden bir ceza ile öderiz. Bu gün işlediğimiz bir günah, yarın burnumuzdan gelir. Bütün bunlar günahlarımıza, günah cinsinden birer kefarettir, yani bedeldir.

Müslüman ecdadımız bu ledünni manaları sözlerine nakşetmişler: “Gülme komşuna, gelir başına.” “Eden bulur!”, “Etme-bulma dünyası!”, “Kişinin çektiği dili belâsıdır.”, “Kişinin kendine ettiğini kimse etmez.”, “Ne ekersen, onu biçersin.”, “Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.”, “Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.” “Ağlatan gülmez.” gibi nice atasözleriyle ecdadımız Allah’ın adaletinin yaşadığımız dünya üzerindeki hâkimiyetini ve galibiyetini işlemişlerdir.

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, Müslümanların başlarına neden semavî tokatlar geldiğine dâir bir soruya verdiği cevapta, bir hukuk kuralını hatırlatır: Büyük hatalar ve cinayetler geri bırakılır ve hesabı büyük merkezlerde görülür. Küçük cinâyetler ise ivedilikle öne alınır ve küçük merkezlerde bir an önce görülür. Küfür ehlinin cinâyetleri büyük olduğundan mahşerdeki büyük mahkemeye bırakılmakta; îmân edenlerin ise küçük cinâyet ve günahları genelde bu dünyada mahkeme edilmektedir.1 Nitekim Kur’ân, “Sana ne kötülük gelirse nefsindendir.” 2; “Gündüzün iki yanında ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Doğrusu iyilikler kötülükleri giderir.” 3; “Ancak tevbe eden, îman eden ve salih amel işleyenlerin; işte Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah bağışlar ve merhamet eder.” 4 gibi bir çok âyetiyle insanın başına gelen musîbetlerin insanın kendi hatâsı sonucu geldiğini, musîbetlere sabredenlerin ve tevbe edenlerin kötülüklerinin bağışlanarak iyiliklere çevrileceğini müjdeler.

Şimdi konuyla ilgili Allah Resûlü’nü (asm) dinleyelim:

*“Allah kul için önceden mânevî bir makam takdir etmiştir. Kul eğer ameliyle o makama ulaşamıyorsa, Allah ona bedeni, çoluk çocuğu ve malıyla ilgili bir musîbet verir. Sonra da daha önce takdir ettiği makama ulaşması için onu buna karşı sabırlı kılar.”5

*“Sıkıntının en şiddetlisine maruz kalanlar peygamberlerdir. Sonra derecelerine göre diğer insanlar gelir. Kişi dînine bağlılığına göre musîbete maruz kalır. Dînine bağlılığı kuvvetli ise, musîbeti de şiddetli olur. Dînine bağlılığı zayıfsa musîbeti de az olur. Musîbet, günahsız olarak yeryüzünde dolaşacak bir hâle gelinceye kadar mü’min kulun yakasını bırakmaz.”6

*“Mü’min sıkıntıya tabi tutulur. Çünkü bir diken batışı veya ondan daha küçük bir musîbetle veya bir ağrıyla sıkıntıya düşerse Allah bununla mutlaka onu bir derece yükseltir. Ve ağacın yaprağını döktüğü gibi onun günahını düşürür.”7

*“Musîbetler, yüzlerin karardığı Kıyâmet Gününde sahibinin yüzünü ak eder.”8

*“Allah bir kuluna hayır dilerse cezasını dünyada verir. Allah bir kuluna şer dilerse günahına karşılık ona ceza vermez. Tâ ki, kıyamet günü onu yüklenerek gelsin.”9

Anlaşılıyor ki: Günahlara kefaret olarak verilen musîbetler, eğer sabırla karşılanırsa günahları örterler, affettirirler, düşürürler, iyiliklere ve sevaba çevirirler. Yani kişiyi günah kirlerinden arındırırlar. İşte Bediüzzaman’ın, “Musîbet cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir.” sözünün anlamı budur.

Günah kirlerinden arınan kişi ise Allah’ın izniyle günahsız olarak dirilir, mahşere günahsız olarak gider, Allah’ın huzuruna günahsız olarak çıkar ve neticede Cehenneme değil, Cennete gider. Demek, Cehennem her günahkâr için zorunlu bir uğrak yeri değildir. Cenâb-ı Allah, günahlarına pişmanlık duyan ve tevbe eden nice sabırlı kullarını affetmek, bağışlamak, musîbetlerle terbiye etmek, arındırmak ve olgunlaştırmak sûretiyle, rahmetiyle muâmele buyurmuş ve Cehennem azabından kurtarmıştır.

Dipnotlar:
1- Sözler, s. 158.
2- Nisâ Sûresi, 4/79.
3- Hûd Sûresi, 11/114.
4- Furkan Sûresi, 25/70.
5- Câmiü’s-Sağîr, 1/377.
6- Câmiü’s-Sağîr, 1/607.
7- Câmiü’s-Sağîr, 1/1208; Riyâzu’s-Sâlihîn, 38.
8- Câmiü’s-Sağîr, 3/3796.
9- Riyâzu’s-Sâlihîn, 43.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*