Celâleddin-i Harzemşah´ın ihlâsı ve ihtilâfın faturası

Risâle–i Nur’dan iki nükte (1994 baskılı nüshalar)

Birincisi: “İnsan, kendi vazifesini yapıp Cenâb–ı Hakkın vazifesine karışmamalı. “Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin–i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: ‘Sen muzaffer olacaksın.

Cenâb–ı Hak seni galip edecek.’

“O demiş: ‘Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb–ı Hakk’ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O’nun vazifesidir.’

“İşte o zât, bu sırr–ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir sûrette çok defa muzaffer olmuştur.”

(Lem’alar, s. 135; Mesnevi–i Nuriye s. 143; Emirdağ Lâhikası, s. 298 ve 456)
İkincisi: “Ey ehl–i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız.

“Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir çocuk ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı muvazenede bulunsa, bir küçük taş, muvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir.

“İşte, ey ehl–i iman! İhtiraslarınızdan ve husûmetkârâne tarafgirliklerinizden, kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuvvetle ezilebilirsiniz.”

(Mektubat, s. 261)
İki kahraman karşı karşıya

Yukarıda Risâle–i Nur’dan iktibasen aldığımız iki mühim nükte, Anadolu ve İslâm tarihi açısından alınması gereken ibret dersini en veciz ve en tesirli bir sûrette hülâsa ediyor.

Ne yazık ki, iki büyük İslâm kahramanı olan Celâleddin–i Harzemşah ile Alaeddin Keykubad’ın 1230’da karşı karşıya gelmesi, İslâm âlemine pek pahalıya mal oldu. O tarihte Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen’de yaşanan savaşta mağlûp düşen Harzemşah devleti erimeye yüz tuttu. Ardından, Moğollarla komşu ve sınırdaş hale gelen Anadolu Selçuklu Devleti için tehlike çanları çalmaya başladı.

İHLÂSIN YÜKSEK KULESİNDEN DÜŞÜŞ

Celâleddin Harzemşah, birçok ülke gibi Harzemşah ülkesinin toprağını da çiğneyip tarümar eden Cengiz’in (Moğol) ordularına karşı harikulâde bir ihlâs ve gayretle cihad etmiş büyük bir İslâm kahramanıdır.

O, bu muazzam ihlâs ve gayreti sayesinde, kısa süre içinde Harzemşah ülkesini toparlamayı, milletin ittihadını sağlamayı, ordusunu düzene sokmayı başardı.

Ardından, aynı ihlâs ve gayretle Moğol kuvvetleriyle cihada tutuştu. Aciptir ki, o zamana kadar hemen hiç kimsenin durduramadığı, önüne geçip mağlûp edemediği Cengiz’in orduları, Celâleddin–i Harzemşah’ın karşısında hezimete uğradılar. İki tarafın kuvvetleri, defalarca karşı karşıya gelip kıyasıya mücadele ettikleri halde, Moğollar, hemen her defasında mağlûp ve perişan oldular.

Fakat ne büyük acıdır ki, Celâleddin, aynı tavrını âhir ömrüne kadar sürdüremedi. Tabiî, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad da öyle…

Sultan Celâleddin, Şarkî Anadolu, İran ve Kafkasya’da Cengiz’in ordularıyla muzafferane şekilde harp ederken, Sultan Alaeddin de Garbî Anadolu’da Bizans ve Haçlı kuvvetleriyle galibane bir sûrette cihad ediyordu.

Fakat, siz talihsizliğe bakın ki, bu iki büyük kahraman 1230 senesinde karşı karşıya geldi ve Yassıçemen denilen yerde 200 bine yaklaşan kuvvetleriyle amansız bir savaşa tutuştu. Kardeş kanının sel olup aktığı bu mevkiye, Anadolu halkı “Yaslıçimen” adını koydu.

Savaştan Harzemşahlar mağlûp çıkmıştı; ancak, Selçukluların kuvveti de büyük ölçüde zaafa uğramıştı.

Bu durumu fark eden Moğollar, derhal harekete geçti. Önce, zayıf durumdaki Harzemşahların üzerine yürüdü, topraklarını ele geçirdi. Sultan Celâleddin (Mengüberdî), son bir ümitle Selçuklular’dan yardım istedi. Ancak, çok geç kalınmış ve artık iş işten geçmişti. Yardım gelmeyince de, yine son bir ümitle Selçuklu Sultanına mektup yazdı ve “Beni bitirdikten sonra sıra size gelecek” dedi.

Nitekim, aynen öyle oldu. Harzemşah ülkesini işgal eden ve Celâleddin’i de vatanını terk etmek mecburiyetinde bırakan Moğollar, sınırdaş olduğu Selçuklu ülkesine gözünü dikti. Zaten, arada başka bir engel de kalmamıştı artık. Saldırıların başlaması uzun sürmedi…

1243’te Moğollarla yaşanan ve mağlûbiyetle neticelenen Köse Dağı Savaşı (Sivas), Selçuklular için bir bakıma sonun başlangıcı oldu.

İHTİLÂFIN AĞIR FATURASI

Harzemşahlarla Selçukluları ihtilâfa düşürüp birbirine kırdırmayı başaran Moğollar, aynı fitnekâr taktikle, Selçuklu büyüklerini de ihtilâfa düşürmeye muvaffak oldu. Sultan adayları çeşitli bahanelerle birbirine düşürüldü.

Bu sayede, ülke iki başlı, iki yönetimli bir sistemle parçalanma noktasına getirildi. Biri Kayseri merkezli, diğeri Konya merkezli olarak yönetilmeye başlayan Anadolu Selçukluları, aralarında giderek şiddetlenen rekabetin de tesiriyle, aslında kendi sonlarını getirmiş oldular.

İki başlı saltanat sisteminin yol açtığı şiddetli ihtilâftan istifade eden Moğollar, Anadolu’yu atadığı valilerle yönetmeye başladı. Hatta, Selçuklular’a kimin sultan olacağını dahi Moğollar (İlhanlı) belirlemeye başladı.

Moğol hakimiyeti altına giren Anadolu, tarihinin de en kanlı, en zulümlü dönemini yaşadı. Yüz binlerce insan, hünharca katledildi. Sayısız ev, bina, imaret yakılıp yıkılarak, Anadolu adeta yangın yerine döndürüldü.

Bununla da iktifa etmeyen muhteris Moğollar, 1258’de Bağdat’a da girerek İslâm halifesini katletti ve Abbasî Hanedanından sağ kurtulanları Mısır’a kaçmaya mecbur etti.

İşte size, ihlâsın muazzam kuvvetini göstermenin yanı sıra, ihtilâfa düşmekle yaşanan elim vaziyeti gözler önüne seren ibret dolu bir tarih sayfası.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*