Cemaat olmanın temel esası: “Ben” değil, “Biz”

Cemaatin en belirgin özelliği, “ben” değil, “biz” duygusudur. İslâm cemaatlerinin asıl hedefi herhangi bir maddî çıkar değil, manevîdir, iman hizmetidir.

Dolayısıyla cemaat fertleri, “Ben böyle düşünüyorum, cemaat yanlış yapıyor, öyle değil, böyle olmalı!” diye çıkış yapamaz, yapmamalıdır. Zira bu, “enaniyetini/benliğini havuza atıp eritme” ve “biz” prensibiyle çelişir. Cemaatlerde bireyleri bir arada tutan da resmî prosedür değil, gönül, duygu bağları ve prensipleridir. Cemaat fertleri arasında kimi zaman iletişim kopuklukları yaşanabilir. Zira, insan olan yerde problemlerin olması mümkündür. Bu, zemini kayganlaştırıyor.

Önemli olan problemleri çözmek, engelleri aşmak, sıkıntıları atlatmak için ferdî hareket değil, yine cemaat şuuru, yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olmaktır. İletişim ve etkileşimin sağlıklı olabilmesi için psiko-sosyal yapımızı ve cemaatin işleyiş sistemini öğrenmek son derece önem arz eder. Şahs-ı manevî olan cemaat fertlerden oluşur. Manevî gelişme ve üretim; cemaat sisteminin düzenli ve sağlıklı işletilmesiyle sağlanabilir. “Cemaate intisap edip dahil olanların cemaat veya cemiyetin kanunlarını ihlâl etmemesi”1 gerekir. Bu da, ferdin istişare/danışma, ittifak, uhuvvet, muhabbet gibi temel mefhumları anlama, benimseme, özümseme ve pratiğe geçirmesi nisbetindedir. Eğer empati ve bunun gereği iletişim, dayanışma ve yardımlaşma sağlanamazsa, ferdi fikirlerin ve şahsî tasavvurların girdabına, yani, yalnızlığın, bireyselliğin pençesine düşülür. Oysa, cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur.2 Fert dâhi de olsa, cemaatin şahs-ı manevisine karşı sivrisinek kadar kalır.3 Şahıs ne kadar güçlü ve dâhi de olsa şahs-ı maneviye karşı mağlûp düşebilir.4 Bir hadiste, “Cemaatle kılınan namazın, yalnız başına kılınandan yirmi yedi kat sevaplı olduğu”5 beyan edilir. Bu aynı zamanda İslâmda cemaate verilen önemin bizzat Resûlullah’ın (asm) dilinden ifadesidir. Birlik, beraberlik ve bütünlük, ancak bu ulvî yollarla gerçek mânâda sağlanabilir. Öyle ise, cemaatle yapılan hizmet, tefekkür, sosyal faaliyetler de ferdi/bireyin yaptıklarından kat kat üstün olmalı. İşte cemaatleşme, bu ihtiyacı en güzel ve azamî istifade edilecek derecede temin eder; fikir, kültür ve tecrübe alış verişini de sağlar. Cemaat şuuru, birlikteliği meyve verir. Aslında bir gruba fiilen dahil olmadan da bu şuur geliştirilebilir. Ne var ki, pratik hayata yansıması için gönül birliğinin yanında fiilî birliktelik de gerekir. Özellikle günümüzün şartları cemaatleşmeyi zarurî kılmaktadır. Bediüzzaman’ın veciz ifadesiyle “Zaman cemaat zamanıdır.”

Dipnotlar:
1- Muhakemat, s. 21.
2- İşaratü’l-İ’caz, s. 162.
3- Sünûhat, s. 52.
4- Emirdağ Lâhikası, s. 2 c., s. 120.
5- Tirmizî, Salat, 161.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*