Cinsel sömürüye hayır diyen Bakan

Hadlerini çoktandır aşmış “cinsel sömürücü”lere karşı birilerinin ses çıkarmasını bekliyorduk. Mûtedil üslûbuyla, sahasını ilgilendiren bir meseleyi yerinde ve zamanında sayın bakanımız seslendirdi. AKP gibi bir ileri, iki geri temposuyla yürüyen, inisiyatif belirlemede ürkek ve milletin meselesine sahip çıkmada çekingen bir siyasî harekete üye olması ayrı konu, ama Ali Coşkun’un on milyonlara tercüman olup olmadığını zaman gösterecek.

Tarih, kadının bu kadar istismar edildiğini, ayağa düşürüldüğünü ve “materyal” olarak değerlendirildiğini İslâm öncesi Ortadoğusu ile “ilkçağ Avrupası”nın dışında, bize hiçbir zaman ve coğrafyada göstermiyor.

Son zamanlarda “deneme yayını” çeşidinden milletin tahammül sınırlarını test edenlerin maksatlarının ticaret olmadığını ekonomik araştırmalar gösteriyor. Hatta bazı çıplak resimlerin üzerindeki “marka” isimlerinin sanal, maksadın bu müstehcen fotoğrafların yayınlanması olduğunu bazı araştırmalar ortaya koyuyor. Bilhassa kadının bir meta olarak kullanıldığı reklâmların piyasayı sarmasıyla, insanlar sokaklarda rahatça yürüyemez oldular. Gazete bayilerindeki çıplak resimli yayınlardan çocuklarını korumaya çalışan insanımıza inat, belli TV’ler ahlâksız yayınlarda sınırın ötesine geçtiler. Ahlâksızlıklarını diğer insanlara da teşmil etmeye çalışanların yayınlarını evine sokmamak ve ekranda izlememekle tepkisini göstermeye çalışan insanımızın üzerine öyle şirretçe geliniyor ki, bazan o da ne yapacağını şaşırıyor. Tepkisini aile ortamında bağırarak çağırarak ortaya koymaya çalışıyor. İlgili mercîlere zamanında ve gerektiği üslûpta ulaşmayan tepkiye Batıda tepki olarak bakılmaz. Peygamberimizin “dilsiz şeytan” tehdidinde bulunduğu sınırdan uzak yaşamak da ancak bu demokratik tepkiyle mümkündür. Müstehcen yayına para veren ve çıplak resim yayınlayan TV kanallarını izleyen aile reislerinin büyük tehlike içinde oldukları da bir vakıa…

Maksadın ürün pazarlama olmadığını çoğu kez yerli yersiz kullanılan resimlerden anlıyorsunuz. Ürün yerine kadın vücudu pazarlayan reklâmcılar “global dünya”dan bahsediyorlar. Hatta Amerika ve Avrupa başta olmak üzere dünyada işin böyle olduğunu iddiadan da çekinmiyorlar. Çıplaklıkla altmış sene önce tanışmış Avrupa’da reklâm panolarından her gün şikâyet üzerine indirilen resimlerden haberleri yokmuşcasına konuşmak birazcık pişkinliğe kaçmıyor mu? Hem bir başka ülkede hazırlanmış resmin buradaki teşhiri benim kabulüme bağlı olsa gerek. Dünya medyasını hilelerle elegeçirmiş zındıkanın “global cinsel terörüne” karşı tedbir almak hakkım değil mi?

Çıplaklıkta ısrar etmek tehlikelidir. Ajans ve reklâm şirketleri Türkiye kriterini nazara almalıdırlar. Israr ederlerse, evvelâ eşlerinin ve kız çocuklarının resimleriyle çalışmalarını bu millet salık verir. Hiç bir reklâm ajansı sahibi, kızının podyumlarda, duvarlarda teşhir edilmek üzere resimlerinin çekilmesine evet diyebilir mi? Kimlerce aldatıldığı belli olmayan kadın ve genç kızların, eşlerimizden ve çocuklarımızdan farkları ne? Böyle bir ayrıma gidenleri “insanlık düşmanı” ilân etmek milletin hakkıdır.

Avrupa’da olan her rezaleti Türkiye’de de görmek istemek mantıksızlıktır. Coğrafyalarda farklı kültürler, tarihler, dinler ve örfler hakim. Almanya’nın başkentini idare eden adam homoseksüeldir, diye Ankara’ya da “homo” isteyecek halimiz yok ya… Yanlış kullanılan hürriyetin sebep olduğu “eşcinsel evliliği” bir parti destekliyor diye, partilerimizden bunu istemeye hakkımız olur mu? Eşcinsel evliliği isteyen partiye rey vermediğimiz gibi, kadını vahşîce istismar eden firmaların ürünlerini de protesto ederiz. Hatta bu hususta çevremizde bu ahlâksızlığa karşı hareket başlatırız. Bu medenî insanların tepkisidir. Pek yakında çıplak kadın resmiyle yatıp kalkan reklâm ajansları da bu yolun gayet kötü olduğunu görürler. Zira bu hususta Türkiye ile Avrupa mukayese edilemez.

Müstehcen yayınlarla çevrildiğimiz şu günlerde bilmemiz gereken bir husus da; bu işi yapanın dört beş dinozorcuktan ibaret olduğu… Uzanların sokağa dökülen çamaşırları arasında yirmi tane sürekli müstehcen yayın çıkmıştı. Bunlar New York’tan Paris’e, Bangkok’tan Sydney’e zincirle birbirlerine bağlı birkaç dinozor ve dinozorcuk… Fakat insanlığı korumasız görünce hücuma geçmişler. Sayın bakanın dediği gibi bunlara dur demek zorundayız. Konuşmadan, yazmadan ve ilgililere bildirmeden de bu işin olması mümkün değil… Peygamberimizin (asm) uyarısını aklımızdan çıkarmayarak demokratik tepkiye devam…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*