Çocuğu bekleyen dünya

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlık açısından bilhassa 10 tehlikeye dikkat çekiyor. Bunlar da; obezite ve şeker hastalığı, demir ve iyot eksikliği, zararlı besinler, şiddet, bakıcı kaynaklı sorunlar, kazalar, kurşun ve civa zehirlenmeleri, körüklenen psikolojik sorunlar, ev içi alerjik solunum yolu rahatsızlıkları ve yanlış ilâç kullanımı gibi faktörlerdir..

Çocuğu bekleyen tehlikeler tabiî ki bunlarla sınırlı olamaz. Bunlar, çocuğun sadece dünya hayatını tehdit eden unsurlardır ki, sonuçta belki çocuğun ölümüne sebep olabilirler. Ama bu korkunç dünyada, ölümü canına minnet bilen, ölümle kurtuluşa eren nice çocuklar da vardır.

İşte size bir fotoğraf! O ülkeye yardım yapılsın diye, görülebilir her tarafa asılan o fotoğrafı belki görmeyeniniz olmamıştır. Sudan’da açlıktan ölmek üzere olan bir çocuk ile, hemen arkasında onun ölmesini bekleyen akbaba! Dehşet veren bir görüntüydü bu! Çocuğun önünde, BM’nin havadan attığı yiyecek, arkasında akbaba!.

Sormak lâzım, hangisi daha insaflı? Çocuğu kucaklayıp tedavi altına almak yerine, ona uzaktan yiyecek atıp, o yiyeceğe ulaşamama işkencesini ona çektiren BM mi? Yoksa, çocuğu oracıkta parçalama gücüne sahipken, bunu yapmayıp, onun ölmesini bekleyen akbaba mı?

Dünya, bu ve benzeri görüntülere seyirci kalıyor. Ama dehşetli görüntüyü fotoğraflayan ve bunun ödülünü alan 34 yaşındaki Kevin Carter, bu manzaraya daha fazla seyirci kalamıyor, intihar edip, hayatına hatime çekiyor.
«««

Ana rahmine düştüğü andan itibaren, mâsum çocuk, farkında olmadan tehlikeli bir yola girmiştir artık. Haddizatında dünya, çocuk için tehlikeli bir yerdir ve ilâhî takdirle adım atması gereken yer de dünyadır. Canlanır canlanmaz ruhu kabzedilenler ile, mâsumluk döneminde ruhunu teslim edenler, bahsimizden hariçtir. Zira böylesi bir İlâhî takdirle huzura alınan çocukların anne ve babaları hangi dinden olursa olsun, böylesi çocuklar, tehlikeli bir dünyadan uzaklaştırılıp kurtuluşa erenlerdir.

Öyleyse, çocuklarımız henüz bebek iken, henüz okul öncesi çağda iken, onlara gerekli eğitimi vererek, onları Allah ve Peygamber sevgisiyle donatarak, onları anne ve babalarına bağlamamız gerekiyor.

Üstâd Said Nursî der ki: “İnsanın en birinci üstadı, en te’sirli muallimi, onun validesidir. Ben seksen sene ömrümde seksen bin zatlardan ders aldığım halde kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.”
«««
Sadece Avusturya’da değil, bütün Avrupa’da yaşayan Türk ve Müslüman vatandaşlarımızın ve sadece onların değil, bütün Müslüman milletlerin en büyük meselesi, denilebilir ki, çocuklarının Müslüman ve güzel ahlâklı birer insan olarak yetişmelerini sağlamaktır.

“Zaman imanı kurtarmak zamanı” olduğuna göre; buna bebeklikten, hatta anne rahminden başlanmalıdır. Çocuklar küçük dünyalarında büyük işler başarabilirler. Çocuk deyip geçmemek lâzım. Şairin dediği gibi, belki o en büyük şeydir.

Anneler şefkatlerini suistimal edip yalnış yolda sarf ederlerse, onun da faturası büyük olur. Yine Bediüzzaman’a kulak verelim:

“O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. ‘Oğlum paşa olsun’ diye bütün malını verir; hâfız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor ve dünya hapsinden kurtarmağa çalışıyor, cehennem hapsine düşmesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak o masum çocuğunu âhirette şefaatçı olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, ‘Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?‘ diye şekva edecek. Dünyada da terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, vâlidesinin hârika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”

Kaldı ki, Kur’ân’ın eğitim tarifinde, dünya ve ahireti kapsayan bütüncül bir yaklaşım vardır. Eğitim hem dünyevî huzur ve başarıyı, hem de uhrevî kazançları hedeflemelidir. Allah’a yakın olmayı hedefleyen bir eğitimin, zaten dünyevî huzuru da ihtiva ettiği bir vakıadır.

İşte Allah Resûlü’nün bu husustaki bazı mübarek sözleri:

“Baba evlâdına güzel terbiyeden daha güzel bir hediye veremez.”, “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın.”, “İnsanın öldükten sonra geride bıraktığı en hayırlı şeylerden biri, yetiştirdiği salih evlâttır.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*