Çocuk istismarları ve mahremiyet eğitimi

alt

Ahlâksızlığın, internet, televizyon gibi iletişim araçları ile bir virüs gibi yayıldığı ve kişilik bozuklukları yaşayan insanların hızla arttığı bir dünyada yaşıyoruz. İnsan artık daha tedirgin ve güvensiz gözlerle hayata bakıyor.

İnsanlığın irtifa kaybedip hayvandan daha aşağılara düştüğü böyle bir dünyada yaşananlar, tüyler ürpertmekte ve vicdanları sızlatmaktadır. Özellikle son günlerde yaşananlar insanlığın kalitesini yerle bir edecek ciddî vak’alardır.

Çocuk istismarları ve kadınlara yönelik şiddet, çocuklarını terk eden, öldüren canavar anne tiplerinin yer aldığı haberlerin artması, gerek dünyanın, gerekse ülkemizin gidişatı noktasında, herkesi endişelendirmektedir.

Çocuk istismarları noktasında, anne ve babaların bu türden çokça haberler duymasına rağmen hâlâ duyarsız davranması ve çocuklarına mahremiyet noktasında gereken eğitimi vermemesi de bir başka endişelendirici durumdur.

Gerek aile içerisinde mahremiyet sınırlarının belirlenmesi, gerek çocukların giyim kuşam noktasında haya oluşumunu etkileyecek tarzda giydirilmesi, gerekse istismarlara karşı çocukları bilinçlendirmek, anne ve babaların öncelikli meselelerinden olmalıdır.

Okula başlayan bir çocuk artık ailesinden, ev ortamından uzak bir yerde vaktinin birçoğunu ailesi dışındaki kimselerle geçirmeye başlar. Her yeni arkadaş çocuk için yeni bir bilgi, tecrübe ve deneyim demektir. Cinsellik ile ilgili soruların, paylaşımların, ilgilerin arttığı bir dönemdir okul dönemi.

Anaokuldan itibaren özellikle kız çocuklarının bir manken gibi giydirilmesi, abartı, makyaj, açık saçıklık ciddî anlamda belâ ve tehlikeleri celb anlamına gelecektir. Elbette burada esas suçlu daha çok kendi duygularını tatmine yönelik çocuğunu giydiren annededir. Zira çocuklar gördüklerini isterler. Bu yüzden annelerin bu noktada çok hassas olması, çocuklarını küçük birer kadın gibi giydirmekten ziyade onları makul bir kıyafetle çocuk görünümü içerisinde okula göndermeleri gerekir.

Bu arada öğretmenlerin de bu konuda eğitimli olması şarttır. Çünkü sınıf içerisinde oyunları bile bu dönemde cinsel özellik kazanmaya başlar. Mahremiyet sınırlarının ne olduğunu bilemeyen bu çocuklara büyüklerin ve özellikle okul döneminde öğretmenlerin rehberlik yapması, müdahalede bulunması şarttır.

Çocukların kılık kıyafet konusu annelerin üzerinde hassasiyetle durması gereken bir meseledir. Zira çocuktaki mahremiyet sınırları veya haya, edep oluşumunu olumlu etkileyecek giyim tarzları ve davranışlar çocuklarımızın ileriki hayatta karşılaşabilecekleri problemlere karşı bir tedbir olacaktır.

Annelerin, çocukları daha bebekken bile, bebeğinin bezini değiştirme işlemini herkesin ortasında yapmamasından tutun, giydirdiği elbisenin altına uzun tayt veya çorap giydirmesi, özellikle bacaklarını açık bırakmaması yine alınacak tedbirlerden biri olacaktır.

Mahremiyet eğitimi önce ailede başlar. Çocuklara özellikle 2-5 yaş arasında cinsel farklılıkların öğretilmesi gereken bu zamanda vücudun yabancılardan korunması, hiç kimsenin izinsiz dokunamayacağı ve yabancı bir kimsenin dokunması durumunda çocuğa ne yapması gerektiği öğretilmelidir. Kendi evinde bile olsa mahremiyete dikkat edilmesi gerekliliği çocuklara hem söylem olarak öğretilmeli, hem de anne ve babalar kendi mahremiyetlerine de dikkat ederek çocuklarına bu dersleri vermelidirler.

Çocuklarımıza tacizden korunmak için verilen bilgilerde yabancı kişi tanımı çok iyi yapılmalıdır. Yani sadece yabancı kişi tanımadığımız kişiler değildir. Zaten bu tür vak’aların yüksek bir oranda ailenin yakından tanıdığı, bildiği ve hatta aile içerisinden olabileceği gerçeğini dikkate aldığımızda yabancı kişi tanımının daha etraflıca anlatılması şarttır.

Tabiî ki bu bilgileri verirken çocukları paranoyak hale getirmeden güvensiz ürkek bir yapıya büründürmeden anlatmak gerekir. Bunun için de önce ailenin mahremiyet sınırlarını bilerek yaşaması, ev içi mahremiyet alanlarının sınırlarının çizilmesi, yabancı kişilerle mahrem ve nâmahrem sınırlarına göre iletişimde bulunulması, anne ve babanın birbirlerine karşı tutumları, ev içerisinde bile olsa tesettürün sınırlarının dışına çıkılmaması gibi yaşanarak örnek olma, çocuklara öğretileceklerin onların dünyasında daha kolay kabul edilmesine zemin hazırlayacaktır.

Hâsılı; insanlık, fıtrat kanunlarına zıt hareket etmenin tokatını yemektedir. İşte son günlerdeki çocuk ölümleri ve taciz vak’aları insanlığa vurulan bir tokat gibi yüreklerimizi acıtmakta ve bizleri geleceğimiz adına endişelendirmektedir.

Beşer ne zaman fıtrat ayarlarına döner, İlâhî prensiplere ve Sünnet-i Seniyyeye uygun bir hayat yaşarsa bu sorunlar çözülecektir. Yoksa istediğiniz kadar kanunlar çıkarın, bu tür vak’aların önüne geçemeyeceksiniz. Öze dönük, ahlâkî yapıya uygun ve Müslüman bir ülkedeki hâkim yapı olan dine muvafık cereyan vermediğiniz takdirde, vicdanları harekete geçirecek formüller uygulamadıkça beşer yoldan çıkacak ve kendi kıyametini koparacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*