Çocuklara yönelik eğitim

Okullarımızda tamamen pratik hayata yönelen eğitim, toplumdaki eğitimin ve tahsilin itibarını düşürmektedir.

Eğitimin basite indirgenmesi de çocuklarımızı tembelleştirerek başarısızlıklarını kamçılamaktadır. Cinsel eğitim ise okullarda yapılması mümkün olmayan bir eğitimdir. Bu eğitim tamamen aileye ve din eğitimine bağlı olarak yürütülmelidir. Gençlerimiz gerçekten büyük bir boşluk ve bunalım içindedir. Bunun en birinci sebebi de hayatı kolaylaştıran pratiğe yönelik ilimlere önem vermekle beraber, hayata anlam kazandıran manevî, moral ve dinî eğitimi ihmal etmemizdir.

Çocuklara ve gençlere yönelik kitapların çocuklarımızı aptal yerine koymalarına fırsat verilmemelidir. Bu kitaplarda hayatın gerçekleri dile getirilmelidir. Pratik hayata bakmayan kitaplar çocuklarımızı hayal âlemine iter, bu da onların hayatı yanlış anlamalarını sağlar. Kitaplarda hayat bir dizi eğlenceden ibarettir. Hiç kimse kızmaz, acı çekmez ve kötü bir sonuçla karşılaşmaz. Ama hayat böyle midir? Mutlu bir aile hayatını konu edinen bir kitap çocuğa ne verir? Çocuk bunu ciddiye alırsa kendi ailesinin çekilmez olduğunu düşünmeye, anne ve babasını suçlamaya, mutluluğu kazanmak için evden kaçmaya başlar ve ciddî tenakuzlara düşer.

Çocuklarımıza okumayı sevdirmek için çocuğu okumaya alıştıran kitapların büyük önemi vardır. Bu kitaplar “Okumaya Başlıyorum” “Okumayı Seviyorum” “Severek Öğreniyorum” gibi kitap isimleriyle olmalıdır. Kitaptaki resimler yazılardan daha az olmalıdır; zira amaç çocuğu eğlendirmek değil, okumaya yönlendirmektir. Resimler hikâyeyi bir çırpıda anlatmamalıdır. Bu durumda çocuk yazıya değil, resme bakarak okumuş olur ve sorulara böyle cevap verir. Sadece yazıya bakanlar daha pratik öğrenirler. Zira yazıya odaklanırlar. Önemli olan çocuktaki ilgiyi arttırmaktır. İlgi duyduğu zaman çocuk en güç kelimeleri dahi yazabilir. Bundan dolayı kelime arttırmak için geçerli metot olamaz.

Bir öğretmenin dikkatini toplayacağı konu dersi olmalıdır. Bir ders hocası dersi haricindeki şeylerle meşgul olursa (disiplini sağlamak, davranış bozukluklarını gidermeye çalışmak gibi) çocuk okumanın ve dersin değil, vazifenin daha önemli olduğu kanaatine saplanır.

Sistemin hatalarından birisi de okumayı kolay hale getirmeye çalışmasıdır. Eğitim ve eğitilmiş olmak kolay bir şey değildir, zor kazanılan bir eylem ve fazilettir. Kolaylaştırma gayretleri eğitimi geriletmekten başka bir şeye yaramaz. Eğitim bir eğlence olarak takdim edildiği zaman başarılı çocuk çok zayıf bir başarı hissi duyacak, başarılı olmayan çocuk ise yanılgıya düşecektir. Kolay olanı yapamadığı için çocuk “bende iş yok” düşüncesi ile aşağılık kompleksine düşecektir. Çocuklara “bu konu gerçekten zordur, ancak ciddî gayret gösterirsen başarırsın” demek gerekir. Bu durumda çocuk başaramazsa dahi hayal kırıklığına uğramaz.

Çocuğun başarısı anne-babanın tahsil seviyesi ile de doğru orantılıdır. Alışkanlıklar çoğu zaman anne-babanın taklidi yapılarak evde kazanılır. Büyüklerin okumaları kâfi değildir, okumayı sevmeleri de gerekir. Çocuğa okumanın önemini ve kültürün ehemmiyetini ebeveyn kavratabilir.

Anne-baba, çocuğa güzel konuşmasını ve kelimeleri güzel kullanmasını da öğretmelidir. Düzgün konuşamayan bir çocuk güzel okuyamaz da.. Bu durumda öğretmen çocuğa edebî eserlerden sesli olarak günde on beş dakika veya yarım saat okumasını tavsiye etmelidir. Bir öğretmenin bir konuyu bütün çocuklara kavratmasının en pratik ve en başarılı yolu, öğretme işine yardım edecek başarılı çocuklara sahip olmasıdır.

Okulda ve sınıfta cinsel eğitim imkânsızdır. Cinsel eğitim her şeyden önce erkeğin erkek gibi, kızların da bir anne olacak gibi eğitilmesidir. Bunun başında temizlik, giyinme, konuşma ve her cinsin kendisine göre davranmasını öğretmektir. Çıplaklığın, bir arada yıkanmanın ve cinsî organlardan bahsetmenin cinsî eğitime hiçbir müsbet katkısı olmaz. Bunlar zaten bilinen şeylerdir. Cinsiyetin hissi bakımdan hoş, fonksiyon açısından zevkli bir durum olduğunu anlatmak da cinsî eğitim değildir. Cinsî eğitim ev ortamında ebeveynin evde birbiri ile uyumlu, sevgi ve saygıya dayalı yaşamaları ve birbirlerinden nasıl hoşlandıklarını görmekle oluşan bir eğitimdir. Yoksa yatakta ne yaptıklarını öğrenmek değildir.

Zevke dayalı cinsî eğitim dersleri cinsel sapıklıkları çoğaltmaktan başka bir şeye yaramaz. Büluğ çağı hamileliklerini arttırır. Cinsî eğitim denen şey, cinsiyetin tabiî ve haz duyulan bir şey olduğunu söylemeden olmaz. Peki, büluğ çağındaki bir genç yalnız kaldığı ve sıkıldığı zaman ne yapacaktır? Haz verici şeyler yapacaktır. Cinsiyette asıl mesele cinsî arzudur. Bu da öğretmekle öğrenilen bir şey değildir. Bu bedenî ve hissî gelişimin neticesidir.

Cinsiyet hakkında yazılan kitaplarda pek çok yanlış bilgiler vermektedir. Cinsel bilgiler bedensel ve duygusal gelişime bağlı olduğu için kişiye göre değişebilir. Bu sebeple büluğ çağı kişiye göre değişebilir. Hiç kimse büluğa ermeden cinsiyeti anlayamaz. Hangi kitap bunu bize verebilir? Gerçekte cinsel eğitim, guslü gerektiren şeyleri bilmek, iffet ve hayâ ile ilgili hususlardır. Ayrıca gözleri, kulakları ve azaları Allah’ın yasakladığı zina, livata ve cinselliği konu edinen fahşâ denen konuşmaların neler olduğunu bilmektir. Bu da ancak din eğitimi ile beraber verilebilir.

Hayal mahsulü kitapların yazılması, hayale ihtiyaç olduğundandır. Herkes hayal kurar, ancak faydalı hayaller kurabilmek için bunun öğretilmesi de ihtiyaçtır. Hayal gücüne sahip olmayanların hayatları ne kadar haşindir. Hayali besleyecek en güzel şeyler çocuklar için peri masalları, büyükler için ise kabir ve ahiret halleridir. Zira bu, hareketlerimizin ve amellerimizin sonuçlarını hayal etmemizi sağlar. Hareketlerimizin sonuçlarını hayal edebilseydik pek çok yanlışlardan kendimizi korumasını da bilirdik.

Resimli hikâye kitapları çocukların hayal gücünü sınırlar. Çocuk hikâyeyi yazılı metinlerden okuduğu zaman hikâyede geçen şeyleri hayalinde farklı şekillerde yorumlayarak resmeder, bu da onun hayal gücüne göre değişir ve bu da hayalinin genişlemesine katkı yapar. Bu sebeple film haline getirilen kitapların insanların hayallerini ne kadar sınırladığını kıyaslamak gerek…

Çocuklarımız şayet yapacakları daha güzel şeyler olsaydı televizyon ve film seyretmezlerdi. Bu sebeple çocuklarımıza neden film seyrettiklerini sormak zorundayız. Televizyonu seyretmekten daha güzel şeyleri onlara sunmadan televizyon seyretmeyi yasaklamak, kaldırmak veya ceza vermek çocukların zihinlerinde televizyonun mühim bir şey olduğunu ve büyüklerin ona çok değer verdikleri kanısını uyandırmaktan başka şeye yaramaz.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*