Çözüm, Said Nursî çizgisi

AKP ile Gülen cemaati arasında giderek kızışan kavgayı bitirmek için her iki tarafın da aslî eksenlerine dönmeleri gerektiğini belirten Doç. Dr. Furkan Aydıner, bunun için ikisine de fikrî boyutta hakemlik yapacak ismin Bediüzzaman olduğunu yazmış.

Ve aslî eksenler ifadesiyle neyi kast ettiğini açıklarken, bunun AKP’ye bakan cihetini, “Parti ‘siyasal İslam’dan ‘demokrat İslam’ eksenine kayarak başarılı oldu” diye yorumlamış, bunu Said Nursî’nin bir asır önce fikrî boyutta ifade ettiği çizgiye bağlamış, ama ustalık döneminde partinin hem kadroları, hem söylemleriyle yeniden “siyasal İslam” ve millî görüş eksenine kaydığını vurgulayıp, AKP’ye tekrar Bediüzzaman’ı dinlemesi, “siyasal İslam ideali yerine hakkaniyet ve adaletle hükmederek insanı yücelten evrensel değerleri ideal edinmesi” çağrısı yapmış.

AKP gerçekten “siyasal İslam” anlayışını terk edip “demokrat İslam” eksenine kaymış mıydı?

Eğer öyle olsaydı, “ustalık dönemi”nde, daha önce “çıkardım” dediği “millî görüş” gömleğine tekrar döner miydi? Ve gelinen noktada, yanlış yaptığını fark edip, yeniden herkesi kucaklayacak “demokrat İslam” eksenine avdet eder mi?

Arınç’ın “Erbakan Hocamız çok haklıymış, onun çizgisini muhafaza ederek daha da güçlendirmeliyiz” dediği bir ortamda zor, ama keşke…

Aydıner aslî eksene dönüş çağrısını cemaate hitaben de seslendirip, Said Nursî’nin hakemliğini onlar için de gündeme getirirken şöyle diyor:

“Bazılarının Neo-Nurculuk diye tarif ettiği cemaat, Nursî’nin (cemaatî tabirle Hz. Pîr’in) fikirleri üzerine bina edilmiştir. Gerçi zamanla önemli sapmalar yaşasa bile, cemaat kendi algısınca Nursî’nin çizdiği yolda gittiğine inanmıştır.”

Aydıner, Said Nursî çizgisini şöyle anlatıyor:

“Nursî, ‘Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım’ diyerek din adına siyasetten şiddetle kaçınmış, siyaset üstü kalarak siyasete değerler boyutunda yön vermiştir. Hareketini ‘gönül İslamı’ üzerine kurmuştur. Sanıldığı gibi, onun bu siyasî çizgisi konjonktürel değildir. Siyasî gücü topuza benzeten Nursî, ‘Eğer yüz elimiz de olsa ancak nura kâfi gelir, topuzu tutacak elimiz yok’ diyerek topuzu reddeder. Çünkü topuzla ne insanları ıslah etmek, ne de imana getirmek mümkündür. Aksine, topuzla insanları münafık yaparsınız. Nursî, ‘Bütün kuvvetinizi hakta ve ihlasta biliniz’ diyerek talebelerine iman hizmetinde siyasî ve ekonomik güç yerine hak ve ihlası esas almalarını önerir. Devlet gücünü önemsemez. Siyaset topuzuyla insanı ahlaklı yapmanın mümkün olmadığına inanır. Asıl olan, gönüllere polis koyup bireyleri ahlâkî tercih yapmaya teşvik etmektir.”

Aydıner, yazısını “Cemaat Nursî’ye tam kulak verirse, devletçi paradigmaya meyletmenin hizmetlerine zarar verdiğini görerek aslî eksenine dönecek” diyerek tamamlıyor (Taraf, 24.12.13).

Benzer bir çağrıyı evvelce biz de yapmıştık:

“Cemaat eksenli polemiklerin aşılması için, ‘Cemaat parti olamaz, onun işi devlet yönetmek değildir’ prensibinin hayata geçirilip aslî hizmetlere dönülmesi gerekiyor.” (Cemaatler, s. 51)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*