Cumhuriyetimizi istiyoruz!

“Ne Cumhuriyeti yahu? Ortada kocaman bir Cumhuriyet var ya. Hem de doksan senelik. Neredeyse bir asırlık olmuş…”

Doğru söylüyorsunuz da, o dediğiniz sadece isimden ve resimden ibaret bir Cumhuriyet. Bizim anladığımız manâda, hani “halkın kendi kendini idare ettiği” bir sistemin Cumhuriyeti değil ki o. Ve bu kadar yıldır bu milletin sıkıntılardan kurtulamayıp, hâlâ rahat ve huzur yüzü görememesinin sebebi de işte bu isim ve cisimden, resimden ibaret olan, gerçek olmayan Cumhuriyet anlayışıdır.

Doksan senedir bu millete “Cumhuriyet” adı altında bir “istibdad-ı mutlak,” yani tam bir baskı rejimi tatbik edilmiş, uygulanmış. Milletin dediği, istediği değil de, şahısların diktatörlüğü “Cumhuriyet” diye yutturularak, millete bunca yıldır zulüm yapılmış, baskı yapılmış, anasından emdiği süt burnundan getirilerek, kan kusturulmuştur.

Bugünlerde ancak dile getirilebilen, “Yok azınlıklara baskı yapıldı, yok Kürtlere baskı yapıldı, yok Alevilere baskı yapıldı” diye şikâyet edilen 1950 öncesi dönemlerin ceberutluklarından bahsedilince, aklımıza hemen şu geliyor: Tamam, o dediğiniz gruplar da baskı görmüş, zulüm görmüş, ama hiçbiri Said Nursî kadar görmemiştir.

Düşünün bir kere, Osmanlının son döneminde savaştan savaşa giren ve bu vatanın kurtulması, halâs olması için elinden geleni yapan, İstanbul’u işgal eden İngiliz’e meydan okuyup, tek başına bir kahramanlık destanı yazan o büyük Üstada, güya adı Cumhuriyet olan ve baskının en koyusunun tatbik edildiği rejimin yaptığı zulümler ne ile izah edilebilir?

Bunları yazarken aklıma bir şey geldi. Savaş esnasında ve Cumhuriyet ilânından önceki M. Kemal ile savaştan sonra ipleri ele geçiren M. Kemal’in icraatlarının farklılığına baktım. O zor dönemlerde Allah, Peygamber, din mefhumlarına atıfta bulunup onları kullanan M. Kemal ile dizginleri ve ipleri ele geçirdikten sonra mukaddesat aleyhinde icraatlar yapan M. Kemal, sanki aynı kişiler değil.

Ve bir de şu var: Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin anlayıp, tatbikini istediği ve Hulefa-i Raşidinin yolu olan gerçek manâdaki Cumhuriyet ile M. Kemal ve ekibinin tatbik ettiği isimden, cisimden ve resimden ibaret olup, tam bir baskı rejiminin tatbik edildiği sözde Cumhuriyetin farklılıkları çok mühimdir.

Gerçek manâda bir Cumhuriyet tatbik edilseydi, bu zavallı millet, böyle yıllarca inim inim inletilir miydi? Hâlâ da devam edip gelen problemlerin kaynağında yatan en büyük sebep, bize göre o.

Onun için diyoruz ve istiyoruz ki; Said Nursî’nin anlayıp istediği gerçek manâdaki şahane hür olan insanların rejimi, sistemi olan Cumhuriyet tatbik edilmediği müddetçe, bu rahatsızlık ve huzursuzlukların sonu gelmez. Biz, milletin rahat, huzur ve sükûna kavuşacağı işte o gerçek manâdaki Cumhuriyetimizi istiyoruz!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*