Cumhuriyetin 10. yılı

Cumhuriyetin 10. yılı münasebetiyle, Ankara’da hususî plânlar yapıldı, çok özel programlar sergilendi, yeni bazı etkinliklere imza atıldı.

10. yıla mahsus şiirler yazıldı, nutuklar hazırlandı, umumî af ilân edildi, eşi görülmemiş çapta büyük ve şa’şaalı törenler düzenlendi…

 

Geriye dönüp baktığımızda ise, geçen on yıllık süreç içinde yapılan hükûmet icraatlarının iki ana madde halinde şekillendiğini görmekteyiz.

Birincisi: Batı’ya hayranlık. Avrupa’ya özenti. Giyimde, kuşamda, modada, ahlâkta onlara benzeme kompleksi. Mülkün temeli olan hukukta, kendi özünü red, aslını inkârın yanı sıra, tam bir hayranlıkla bozuk Avrupa’yı taklit etme furyası.

İkincisi: Vatandaşı ezme, cezalandırma, yıldırma politikaları. Dinî, millî, medenî, harsî, örfî, an’anevî…, hâsılımaddî–mânevî her türlü yerli dinamikleri kırma, bu değerleri cebrî ve keyfî dayatmalarla yasaklama manevraları.

Birinci maddeye, Meclis’in “Olur”u da alınarak yapılan inkılâplar dahil edilebilir.

İkinci maddenin sadece “yasakçılık” yönündeki uygulamaları hakkında ise, karşımıza şöyle uzunca bir liste çıkar:

1) Hiç olmazsa Meclis’in şahs–ı mânevisinde muhafaza edilebilir durumdaki Hilâfet makamı lağvedildi.

2) Medreseler kapatıldı, tekke ve zâviyelerin faaliyetleri yasaklandı.

3) Sarık sarılması, fes, kalpak, cüppe giyilmesi yasaklandı.

4) Mukaddes kitabımız Kur’ân–ı Kerim’in basılması, yayınlanması, okutulması, öğretilmesi, hatta hurufatıyla (alfabe) yazı yazılması dahi yasaklandı.

5) İslâmın şeâiri ve bu milletin bin yıldır onunla amel ettiği Muhammedî ezan (1932–50 yılları arasında) yasaklandı.

6) Yeni camilerin yapılması imkânsız hale getirilirken, mevcut camilerin de yüzde elliye yakın kısmı için gazetelerde satış ilânları çıkartıldı. (Sadece İstanbul’da yüzlerce, yurt genelinde ise binlerce mâbedin yerinde şimdi yeller esiyor. Haraç–mezat satılan camilerin çoğunu, başta Sabetaycılar olmak üzere gayr–ı müslimler almış.)

7) Tarihî binaların çatısına, duvarına, yahut giriş kısmına yerleştirilmiş bulunan kitabe ve tuğraların açıktan görünmelerine yasaklama getirildi. Bunlar için, ya kırılması, ya çıkartılması, ya da üzerlerinin sıvanması mecburiyeti getirildi.

Yasaklamalara dair sirkatlı icraat listesi uzayıp gidiyor… Her halinden belli ki, az bir zamanda çok büyük yıkımlar ve yasaklamalar yapılmış…

Bunların yanı sıra, bir de 10. yılda çıkartılan ve 29 Ekim günü ilân edilen bir genel af durumu var.

1 Ocak 1934 tarihi itibariyle uygulamasına geçilecek olan bu umumî aftan yararlanmayan suçlu veya sâbıkalı bir tek vatan evlâdının kalmayacağı hususu da, yine aynı gün dünya âleme ilân edildi.

İlân edilen gün gelip çattığında ise, sadece bir tek vatan evlâdı istisna olmak üzere, ilgili herkesin bu aftan yararlandığı görüldü: Câniler, katiller, ırz ve nâmus düşmanları bile, çıkartılan affın kapsamı alanına girebildi. Sürgün edilenler, ya memleketlerine geri döndüler, ya da bulundukları şehirlerde serbetçe yaşamaya başladılar.

10. yıl affından istifade edemeyen, daha doğrusu ettirilmeyen tek istisna şahsiyet, Barla’da mecburî ikamete tâbi tutulan Bediüzzaman Said Nursî’dir.

Onun hakkında, bırakın “Bu da bir vatan evlâdıdır” denilmesi, bilâkis aynı yılın (1934) ortalarında yeni bir sürgün cezasıyla Isparta merkezine sevk edildi. Bir yıl sonra da, yazdığı imânî eserler sebebiyle, 115 talebesiyle birlikte Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesine sevk edildi.

İşte size Cumhuriyet’in 10. yılına dair Türkiye’nin bir başka manzarası.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*