Cumhuriyet’in ilk 10 yılında yapılan tahribat

m.latif_salihoglu2GÜNÜN TARİHİ 29 Ekim 1933

Adına “Harekât-ı Milliye” ve “Kuvâ-yı Milliye” de denilen o Millî Mücadele ruhuyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletini dini “Din-i İslâm” idi.

Bu muazzam hakikat, ilk Anayasa maddelerinde de “sâbit kadem” inancıyla kabul edildi.

Anayasanın 2. Maddesinde yer alan bu ifade, 1927’de gayet sinsice ve kurnazca, dahası, âdeta cımbızla çeker gibi Anayasa metninden çıkartılıp atıldı. Bu tarihten sonra, TC Devleti, resmiyette artık “dini yok” hükmündeydi.

Yani, milletin mutlak ekseriyeti Müslüman olmakla beraber, “Resmî Devlet” Müslüman değildi; “Lâ-dinî” idi. 1937’de ise, devlet “Laik Cumhuriyet”e döndü.

* * *

Doğru ve nâmuslu olan iş veya işlerin karakteristik özelliği şudur:

Bir devlet veya bir başka teşekkül, hangi aslî maksatla, hangi ruh, mâna ve karakter ile kuruldu ise, onun aynı minvâl üzerede devam ettirilmesi, hatta elzemdir.

Şayet, temel taşı hükmündeki ruh, mâna ve karakter yapısını değiştirecekseniz, onun ismini de değiştirmeniz gerekir. Meselâ, Fransa’da olduğu gibi: 2. Cumhuriyet, 3.-5. Cumhuriyet gibi…

10 senede neler yapıldı?

Cumhuriyetin 10. yılı münasebetiyle, Ankara’da hususî plânlar yapıldı, çok özel programlar sergilendi, yeni bazı etkinliklere imza atıldı.

Özetle: 10. yıla mahsus şiirler yazıldı, nutuklar hazırlandı, umumî af ilân edildi, eşi görülmemiş çapta büyük ve şa’şaalı törenler düzenlendi…

Geriye dönüp baktığımızda ise, geçen o on yıllık sürede yapılan hükûmet icraatlarının iki ana madde halinde şekillendiğini görmekteyiz.

1) Batı’ya hayranlık. Avrupa’ya özenti. Giyimde, kuşamda, modada, ahlâkta onlara benzeme kompleksi. Mülkün temeli olan hukukta, kendi özünü red, aslını inkârın yanı sıra, tam bir hayranlıkla bozuk Avrupa’yı taklit etme furyası.

2) Vatandaşı ezme, cezalandırma, yıldırma politikaları. Dinî, millî, medenî, harsî, örfî, an’anevî…, hâsılı maddî-mânevî her türlü yerli dinamikleri kırma, bu değerleri cebrî ve keyfî dayatmalarla yasaklama manevraları.

Birinci maddeye, Meclis’in “Olur”u da alınarak yapılan inkılâplar dahil edilebilir.

İkinci maddenin sadece “yasakçılık” yönündeki uygulamaları hakkında ise, karşımıza şöyle bir liste çıkmakta:

* Hiç olmazsa Meclis’in şahs-ı mânevisinde muhafaza edilebilir durumdaki Hilâfet makamı lağvedildi.

* Medreseler kapatıldı, tekke ve zâviyelerin faaliyetleri yasaklandı.

* Sarık sarılması, fes, kalpak, cüppe giyilmesi yasaklandı.

* Mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in basılması, yayınlanması, okutulması, öğretilmesi, hatta hurufatıyla (alfabe) yazı yazılması dahi yasaklandı.

* İslâm’ın şeâiri ve bu milletin bin yıldır onunla amel ettiği Muhammedî ezan (1932-50 yılları arasında) yasaklandı.

* Yeni camilerin yapılması imkânsız hale getirilirken, mevcut camilerin de yüzde elliye yakın kısmı için gazetelerde satış ilânları çıkartıldı. (Sadece İstanbul’da yüzlerce, yurt genelinde ise binlerce mâbedin yerinde şimdi yeller esiyor. Haraç-mezat satılan camilerin çoğunu, başta Sabetaycılar olmak üzere gayr-ı müslimler almış.)

* Tarihî binaların çatısına, duvarına, yahut giriş kısmına yerleştirilmiş bulunan kitabe ve tuğraların açıktan görünmelerine yasaklama getirildi. Bunlar için, ya kırılması, ya çıkartılması, ya da üzerlerinin sıvanması mecburiyeti getirildi.

Bu tarz yasaklamalara dair sirkatlı icraat listesi uzayıp gidiyor… Her halinden belli ki, az bir zamanda çok büyük yıkımlar ve yasaklamalar yapılmış…

Bunların yanı sıra, yine 10. yıl münasebetiyle çıkartılan ve 29 Ekim günü ilân edilen ayrıca bir “genel af” meselesi var ki, evlere şenlik. Bu konuyu 26 Ekim 2016 tarihli yazımıza havale ederek geçiyoruz. Link: http://www.yeniasya.com.tr/m-latif-salihoglu/genel-af-said-i-kurdi-haric_413723

@salihoglulatif: Risâle-i Nur’daki düstûrlara göre, dünyevî-siyasî-haricî cereyanlara, kırıcı-kavgacı-boğuşmacı komitelere, hiçbir sûrette âlet, tâbi ve taraftar olunamaz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*