Cumhuriyet´in rahatsızlığı

Bu yıl 18-26 Mart tarihleri arasında, Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen “BEDİÜZZAMAN HAFTASI” faaliyetleri bütün Türkiye çapında, il, ilçe, belde ve vakıf merkezlerinde icra edilmeye devam ediliyor.

Medyanın çoğunda bu faaliyetler müsbet olarak karşılandı. Milletin her kademesinden büyük teveccüh var. Ve bu teveccüh, önümüzdeki gün ve yıllarda artarak devam edecek.

Ama, bu durumdan rahatsızlık duyanlar da yok değil. “Muhalif” kanattan gelen en çarpıcı örnek, galiba, Türkiye’de herkesin malûmu olan Cumhuriyet gazetesinden geldi. Olaya kısaca bir bakalım ve birlikte tahlil etmeye çalışalım.

Antalya’da, mülkiyeti Büyükşehir Belediyesine, işletme hakkı ise Antalya Kültür Sanat Vakfına ait (AKM) Perge salonunda tertiplemiş olduğumuz “Bediüzzaman ve Ahlâk” konulu konferansımız çok büyük teveccühe mazhar oldu. Her kesimden insan konferansa iştirak etti. Büyük çoğunluk da tebrik ve takdirlerini ifade ve beyan ettiler.

Yeni Asya gazetemizin “Basından Seçmeler” sayfasından öğrendiğimize göre, rahatsız olduğunu beyan eden hemen hemen tek kuruluş maalesef yine Cumhuriyet gazetesi. Haberin özeti gazetemizde çıktı. Kısaca özetlersek şöyle:

“Operada Saidi Nursi afişleri” başlığıyla verdiği haberde “Carmen Operasını izlemeye gelen sanatseverler, karşılarında Saidi Nursi’nin dev afişlerini ve türbanlı kadınları görünce şaşkınlık yaşadı. AKM Aspendos Salonunu Antalya Devlet Opera ve Balesi’ne veren Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV), hemen yanındaki AKM Perge Salonu’nu da ‘Bediüzzaman Haftası’ etkinlikleri için ayırdı. Aynı gün, aynı saatte başlayan etkinlikler, özellikle opera dinlemek üzere salona gelenleri şaşırttı. Çoğunluğunu yabancıların oluşturduğu sanatseverlere bir de Yeni Asya gazetesi dağıtılınca, şaşkınlıkla birlikte tedirginlik de yaşandı. Sanatseverler, ‘Bu tür etkinlikler yapılırken iyi düşünülmesi gerekiyor’ diye konuştu.”

Bu asırda, bu kafa yapısına şaşmamak, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri adına üzülmemek elde değil.

Tamamen kasıtlı, tek taraflı, yönlendirici ve maksatlı bir haber.

Bir kere Bediüzzaman Said Nursî (Saidi Nursi değil, isim bile yanlış) Hazretlerinin posteri öyle dev bir poster filan değil, normal boyutlarda bir poster. Ama bundan sonra demek daha büyüklerini yapmamız gerekecek.

Sanatseverlerin şaşkınlık yaşadıkları kısmen doğrudur. Ama malum gazetenin ima etmek istediği gibi rahatsızlık değil bilâkis takdir ve tebriktir. Çünkü operaya gelen bazı insanların Perge salonundaki izdiham ve kalabalığı görünce: “Keşke, bu faaliyetten daha önce haberimiz olsaydı operaya bilet almazdık, bu konferansa gelirdik. Fırsatı kaçırmışız” dediklerini kitap standındaki gençler söylediler.

Salon bize özel olarak ayrılmadı. Önemli bir bedel ödenerek kiralandı. Burası, bedeli karşılığı her kişi ve kuruluşa açık bir salon. Haberde sanki özel olarak bize tahsis edilmiş iması dikkati çekiyor.

“Aynı gün, aynı saatte başlayan etkinlikler” şeklindeki ifade de, tam bu gazeteye yakışan bir ifade. Yıllardan beri, her şeyi tersinden alan, bir yerlere olayı gammazlayan, çarpıtan nümunelik bir ifade. Halbuki biz salon için bir ay önceden müracaat ettik. Bize Perge salonu ve saati verildi. Hepsi o kadar. Bu işin iç yüzünü bilmeyen sanki bir kasıtla “Operayı” sabote etmek için özel program yapıldığı, kasten çakıştırıldığı ve tertiplendiğini sanacak.

O günkü Yeni Asya gazetesinin gelen misafirlere hediye edildiği doğrudur. Bu kadar normal bir davranıştan rahatsızlık duymak bir basın organına ne kadar yakışıyorsa, o­nu okuyucuların insaf ve vicdanına bırakıyoruz.

Burada hiç kimsede tedirginlik falan yaşanmadı. Aksine büyük coşku vardı, huzur vardı, kardeşlik vardı. Hatip Halil Uslu konuşmasında, tarihimizi, inancımızı, geleneklerimizi dile getirdi. Ahlâkî değerlerin önemini, verdiği çarpıcı misallerle vurguladı. Hiçbir kimse ve kuruluşa sataşmadı. Nezih ve akıcı bir şekilde “ahlâk” konusunu işledi.

Toplantıdan sonra yaptığımız değerlendirme ve katılımcılardan aldığımız izlenimler çok çok iyiydi.

Yalnız iki konuda şikâyet geldi: Salonun darlığı. Bu tür toplantıları niye daha sıkı yapmadığımız.

“Tedirgin”lik, iman zaafı ve ahlâk fakirliğindendir. Ne yapalım Rabbimiz o­nlara da hem hakiki ve tahkikî iman, hem de ahlâk güzelliği ve hidayet versin. (Âmin)

Bütün bunlara rağmen, Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı konusunda Türkiye değil, artık dünya çok hassas, duyarlı, saygılı, takdirkâr. Ve sahip çıkma konusunda da kararlı. Yurt içi ve yurt dışında organize edilen bunca konferans, panel, seminer ve toplantılar en güzel göstergedir. Bundan sonra dâvâsını en güzel, en nezih, en beliğ ve etkili anlatanlar kazanacaktır.

Çünkü gönül yıkmayan, kalp kırmayan, herkesi kucaklayan, dertlere çare üreten Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nurları en güzel şekilde anlatan hatiplerimiz var. Zaman kucaklaşma zamanıdır. Yarasalar bundan rahatsız olsa da. Kürsüler, mikrofonlar, salonlar bundan sonra daha çok hakkı konuşup, hakkı teneffüs edecek. Daha nice Nurlu toplantılarda ömür boyu buluşmak üzere.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*