Dâvette üslûp ve Kavl-i leyyin

Kavl-i leyyin’in lügat anlamı; kırıcı olmama, suçlamama, hakaret etmemek, bağırıp çağırmama, nazik ve kibar olma, gönül okşayıcı olma demektir.

Kur’ân-ı Kerîm’de mealen Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun ‘u Firavun’u hak yola dâvet için gönderirken “Gidin ona yumuşak sözlerle anlatın belki düşünüp kendine gelir.”1 buyurur. Burada tebliğ edilecek yeryüzünün en azgın kişisidir; fakat Cenâb-ı Hakk’ın Rahman İsm-i Celilinin tecellisinin umuma şamil olduğuna bu âyetle de şahit oluyoruz.

Yine bütün peygamberlerin olduğu gibi Efendimiz’in de (asm) tebliğde en muhkem metodu, üslûbu kavl-i leyyindi.

Kur’ân-ı Hakîm’de şöyle buyurulmuş: “ O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın hiç şüphesiz onlar senin etrafından dağılıp giderdi şu halde onları affet bağışlanmaları için duâda bulun (umuma ait) işlerde onlara danış. Artık kararını verdiğin zaman Allah’a dayanıp güven; çünkü Allah kendisine tevekkül edenleri sever”2

Asr-ı Saadette yaşanmış şu hadise bu âyeti örneklendirecektir: Bir genç Hz. Peygambere gelip; “Ey Allah’ın Resulü zina etmeme müsaade et” diyerek izin ister. Olaya şahit olan ashab-ı kiramın canı sıkılır ve onu azarlarlar ve susturmaya çalışırlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (asm) gence, kendi annesi, kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi ile bir başkasının zina etmesini hoş karşılayıp karşılamayacağını sorar. Genç de böyle bir duruma hoşnutluk göstermeyeceğini söyleyince, bunu kabul edemeyeceğini söyler. Sonra Efendimiz (asm) genç hakkında şöyle duâ eder: “Allah’ım onun günahlarını bağışla, kalbini temizle, namusunu koru.” Genç bu hadiseden sonra böyle olumsuz ve kötü şeylere iltifat etmez.3

Görüldüğü gibi büyük günahlardan bir talepte bulunan genci Peygamberimiz (asm) azarlamıyor, hükümler belli olmasına rağmen genci huzurundan kovmuyor. Aynı lezzet içinde elemi gösterip gencin nefsi hissini mağlûp ediyor.

Risale-i Nur’un da en çok uyguladığı metod, Asr-ı Saadet metodudur. Eğer Peygamberimizin (asm) hilmi olmasaydı, şimdi olduğunun aksine İslâm hoşgörü ile aynı kefeye koyulmayacaktı. Fakat şimdi İslâm’ın temel taşlarından biri hoşgörüdür şüphesiz.

Hz. Musa’ya (as) emredildiği gibi, güzel sözlü, yumuşak dilli olursak insanlar etrafımızdan dağılıp gitmezler. Peygamber Efendimiz (asm) Taif’te taşlandığı zaman, melekler yanına gelir ve “istersen şu iki dağı kavuşturp Taif’i başlarına yıkalım” derler. . Rahmet Peygamberi olan Efendimiz (asm), “Allah’ım! Bunlar hakikati göremiyorlar, ama ümit ediyorum ki bunların çocukları bir gün gerçeği görecekler, tevhide ereceklerdir. Senden onların hidâyete ermelerini istiyorum” diye onlara duâ eder.

Efendimiz “Ey Aişe! Allah Refiktir, yumuşak davranmayı sever, sert davranış karşılığında vermediğini yumuşaklık karşılığında verir. Allah bütün işlerde yumuşak davranmayı sever”4 buyurmuştur. Bizler bilmeliyiz ki, sert ve haşin dâvetlerimizden netice alamayız ve hizmeti Kur’âniye etrafındakilerin dağılmasına sebep olacağımız gibi bu fiilimizden de mesul oluruz.

Üstadımız da kimseyi uzaklaştırmamış ve en azılı düşmanlara dahi ıslâh olmaları için duâ etmiştir.

Yine benzer bir âyet mealinde: “Sen insanları Allah yoluna hikmetle güzel makul öğütlerle dâ- vet et. Onlarla en güzel tarzda mücadele et. Rabbin elbette yolundan sapanları en iyi bildiği gibi kimlerin doğru yola geleceğini de iyi bilir”5 buyurmaktadır. Bu âyet-i muazzama da yine bizlere kavl-i leyyini emrediyor. Risale-i Nur’un da bu âyet ile özdeşleştiğini görüyoruz. Risale-i Nur’da ism-i Rahman, Hakim ve Rahim gibi diğer İsm-i A’zamlara uygun hareket etmemiz isteniyor.

Bediüzzaman Asa-yı Musa’da bir haşiyede “Risale-i Nur’un mesleği nezihane, nazikane ve kavl-i leyindir.” diye ifade ediyor. “Risale-i Nur’un mesleğinden gidiyorum” diyen bizler de, kavl-i leyyin ile hareket etmeyi dâvette ve tebliğde esas maksat yapmalıyız. Yoksa bunların dışında bir tebliğ şekli kabule karin olmayarak bizleri hayal kırıklığına uğratacaktır.

Fadime Şahinyılmaz

Dipnotlar:
1- Taha Sûresi 44.
2- Al-i İmran, 159. Âyet.
3- Ahmed bin hanbel V, 25.
4- Buhari Daavat; Müslim.
5- Nahl Sûresi, 125.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*