David Samuel Margoliouth (1858 – 1940)

David, 1858 yılında Londra’da doğdu. Üniversite öncesi eğitimini tamamladıktan sonra Oxford Üniversitesi’ne girdi. Burada Yunan-Latin Edebiyatı dalında eğitim gördü.

Ayrıca Şarkiyat eğitimini de aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra mezun olduğu üniversitede çalışmaya başladı. 1889 yılından itibaren Üniversite’de Arapça profesörü olarak çalışmaya başladı ve çok uzun bir süre bu görevi devam ettirdi.

Kırk yıldan fazla Oxford Üniversitesi’nde çalışan David, 1913 yılından itibaren de Doğu Dilleri Bölümü başkanlığını üstlendi. Bir taraftan görevini devam ettirirken diğer taraftan da değişik ülke ve şehirlerde konferanslar verdi. Bu çerçevede yurt dışına çıktı ve Pencap, Bombay ve Kalküta üniversitelerinde konferanslar verdi.

David, Doğu dilleri ve tarihi üzerinde çeşitli araştırmalarda bulundu. Eserler yazdı. İslâm tarihi, Arap edebiyatı üzerine Batı’da araştırma yapan ve çalışmalarda bulunan sayılı kişiler arasında yer aldı. İslâm inancı ile ilgili çalışmalar yaptığı gibi Hıristiyan anlayışı ve ilâhiyatı üzerinde de çalıştı. Yaptığı çalışmalarıyla Süryani ve Ermeni araştırmalarının önemli kişilerinden biri haline geldi. Diller üzerinde yaptığı çalışma ile; Türkçe, Farsça, Ermenice, Süryanice ve İbranice gibi dilleri öğrendi.

Margoliouth, özellikle İslâm inancı ve tarihi üzerinde yaptığı araştırmalarında, diğer bir çok Şarkiyatçı gibi çoğu zaman objektif olamadı. Kendisinden önceki araştırmacıların takınmış oldukları taraflı sathi anlayıştan kurtulamadı. Bir üniversite profesörü olmasına rağmen bilimsel bir tutum sergileyemedi. Dolayısıyla o zamana kadar Batıda süre gelen genel anlayışın dışına çıkamadı ve buna paralel bir çizgi takip etti.

David, Kur’ân-ı Kerim’in ilâhî olmadığını ve vahye dayanmadığını iddia etti. İslâmiyet’teki esasların büyük bir ekseriyetle Yahudilik ve Hıristiyanlıktan alınma ve etkilenme şeklinde geliştiğini ileri sürdü. Diğer taraftan Müslümanlar arasında uygulanmaya başlanan sünnetin de eski Arap gelenek ve göreneklerine dayandığını, yani Arap örfü olduğunu ileri sürecek kadar objektiflikten uzaklaştı. Hz. Muhammed’in (asm) kendisinden sonra bir hüküm bırakmadığını, fıkhi hükümlerin ve uygulamaların sonradan kendisine mal edildiğini iddia etti.

On dokuzuncu yüzyıla gelinceye kadar Peygamber Efendimiz ve İslâmiyet hakkında Batıda çok az sayıda İngilizce eserin varlığını bilen David, bu ön bilgisine rağmen genel anlayışın dışına çıkamadı. İleri sürdüğü fikirler, daha önceden ileri sürülmüş bulunan tezlerin genel tekrarından ileri gidemedi.

Margoliouth’un adı direkt olarak Risâle-i Nur’da geçmemektedir. “Ecnebi Feylesofların Kur’ân-ı Kerim Hakkındaki Şehadetleri” (İşârâtü’l-İ’câz’daki son bölüm) başlığı altında bazı Şarkiyatçıların görüşleri verilmiştir. Yeni Asya Neşriyat ve Sözler Yayınevi tarafından basılan eserde David’in ismi geçmemesine rağmen, Nesil yayınları tarafından basılmış bulunan iki ciltlik Risâle-i Nur Külliyatı’nda (2. C., s. 2333) ismi anılmış ve şu görüşlerine yer verilmiştir:

“Kur’ân, Müslümanlara bir faikiyet hissi vermiştir. Bu, öyle bir histir ki büyük milletleri terakkiye sevk eden en büyük kudret olmuştur.” (Bu bilgi yazarın, İsâm dini ve Peygamber Efendimizin (asm) biyografisini konu edinen eserinden alınmıştır.)

1940 yılında Londra’da ölen yazara, daha önce muhtelif üniversiteler tarafından paye ve ödüller verilmiş, bazı dernek ve kuruluşların üyeliklerinde bulunmuştur.

Eserleri

Margoliouth, bir çok eser yazmıştır. İslâm dünyasını ilgilendiren en önemli eseri, “Mohammed and the Rise of İslam” adını taşımakta olup, İslâm dini hakkında bilgi veren ve daha çok biyografi mahiyetinde olan eserdir. Eser on üç bölümden oluşmaktadır. Eserde Peygamber Efendimiz (asm) İslâm dininin kurucusu olarak gösterilmiş olup tipik bir anlayışı sergilemiştir. Eserde, genel anlayışın bir tekrarı yapılmıştır. Yazar, çok sayıda eser ele almış olmakla beraber, bunlardan istifade etme işinde ise kendi mantığı ile hareket etmiştir. Asılsız iddialar ileri sürmüştür. İslâm dininin uydurulduğunu yazmıştır. Bir Batı klasiği olan eser, ilmi objektiflikten uzaktır. David, Ebü’l-Ala Maarri’nin risâlelerini “The Letters of Abu’l-Ala of Ma’arrat an-No’man” adıyla İngilizce’ye tercüme etmiştir. Eser 1898 yılında Oxford’da basılmış, 1968 yılında da Bağdat’ta basılmıştır. Cairo, Jerusalem and Damascus adlı eseri ise; Küdus, Şam ve Kahire’nin tarihini konu edinmiştir. Daha sonra eser Arapça’ya tercüme edilmiştir. İngilizce’ye çevirip yayınladığı diğer bir eser ise The Eclipse of the Abbaside Caliphate başlığıyla yine İngiltere’de yayımlanmıştır. Bu eser, İbn Miskeveyh’in Tecaribü’l-ümem ve teakibü’l-himem adlı kitabının tercümesidir. Tercüme esere şerh de dahil edilerek yayımlanmıştır. Yazarın muhtelif zamanlarda vermiş bulunduğu konferansları, “Relations Between Arabs and Israelites Prior to the Rise of Islam” adını taşımakta olup ilk kez 1924 yılında Londra’da basılmıştır. Yazarın, bu isimleri belirtilen eser ve tercümelerinin dışında da eserleri mevcut olduğu gibi, çok sayıda makale ve ansiklopedi maddesi de neşredilmiştir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*