Davutoğlu ne yapmalı?

Image
Barış… Zafer… İzzetli dış politikalar… Temel hak ve hürriyetler…

Dünya haritasında yer alan birçok halkın ve devletin en büyük arzularıdır yukarda saydıklarımız… Zira dünya büyük bir buhran geçiriyor. Global cereyanlar alev alev tutuşturuyor dört bir yanını… Önce mahrum edilip sonra ümitlendirilen insanları yeniden bir “inkisar-ı hayâle” uğratmayı biliyor musunuz? Ayrıca, mazlum ve mağdur halkların “hakikî  kurtuluş” için harcadıkları o muhteşem enerjiyi kerndi menfaatleri için kullanarak, o bîçare milleti yeniden yol ortasında terk edenleri azıcık düşünseniz, mutlaka çıkarırsınız.

Türkiye “komşularla sıfır sorun” ile “stratejik derinlik” tabirlerini Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ile benimsedi… Hoş kelimelerdi. Milletin bir asrı aşkındır hasret kaldığı mânâlardı… Davutoğlu´nun ilmî makalelerini zevkle okurdum. Büyük hüsn-ü zannımız vardı… Yine var… Fakat gönül, onu yine ilim adamı olarak üniversite kürsüsünde görmek istiyor. Tıpkı merhum Fuad Köprülü Hoca gibi… Demokratlar büyük ümitlerle Hocayı hariciyeye getirmişlerdi. Teorideki başarısını pratiğe dökemediğinden Hocanın siyasî kariyeri hüsranla bitmişti. Teorinin yanlış pratize edilmesi, beklentileri boşa çıkarıyormuş. Zira kafamızdaki “nazariyatı” tatbike koymadan önce günümüzün mütehassıslarıyla paylaşmak da doğru netice için önemliymiş. Davutoğlu’na bu imkân verilmedi… Fırsat tanınmadı. Üniversite kürsüsünden pratiğin merkezine getirildi. Ve kendisini neoliberallerin treninde buldu Davutoğlu…

YANLIŞLIK NEREDEYDİ?

Yanlışlık neredeydi? Said Nursî´yi derinlemesine okusaydı, sevgili Bakanımız çok daha farklı bir noktaya olurdu. Ama AKP treninin otomatik pilotajla belli raylarda global cereyanların yönetiminde olduğunu galiba anlayamadı. Eski arkadaşlarına hüsn-ü zanla baktı… İlk günlerinde kendisine maksatlı bir rüşvet olarak verilen baharın nasıl da kışa döndüğünü gördükçe, mutlaka kahroluyordur.

Cumhurbaşkanı, Almanya´ya giderken tıpkı İsmet Paşa gibi konuşuyor ve Türkiye´nin “tek başına bir AB” olduğunu söylüyor. AB´li diplomatlar şaşkın… Ve AB yardım elini Erivan´a uzatıyor, Türkiye ise bakmakla yetiniyor… Can Azerbaycan çoktan İsrail’i Türkiye´ye tercih etmiş. Aliyev, ağabeye vize uyguluyor… Azıcık güneye inelim isterseniz. Neocon Rasmussen´i NATO´ya kabul eden AKP, hemencecik karşılığını gördü. Malatya / Kürecik´e İsrail´in korunması için yerleştirilen radardan dolayı İran, eski dostlarına ateş püskürüyor.

Neoliberallerin en önemli özellikleri “fırıldaklıklarıdır.” Geçen sene Suriye ile canciğer olan Türkiye´nin sekiz ay zarfında düşman kesilmesine Beşar da şaşkın. Reformlarda kendisinden yardım sözü aldıkları Erdoğan´ı neecon ve neoliberal çadırında kendisini tehdit eder görünce, şaşkınlığı hâlâ devam ediyor Esad´ın. Davutoğlu, Suriye´nin dağılması halinde güneyimize kondurulacak ikinci bir Erbil´in hangi mânâya geldiğini bizden mutlaka iyi biliyordur. İsrail ise şirretini iyice arttırarak sularımızda petrol arayan Rumlara donanma yardımı gönderiyor.

Başbakanımız Yunanistan´la alay etmişti. Batmış bitmiş bir Yunanistan´ın karşımızda hangi mânâya gelebileceğini son olaylar göstermiyor mu? Bu arada her gün birkaç hanemize düşen terör yangınından hiç bahsetmeyeceğiz. Size, nazarî olarak ülkemizin gündemine gelen komşularla “sıfır sorun” politikasının tatbikatta ne kadar yanlış gittiğini arz ederken, nazarlarımızı Bediüzzaman´a çeviriyoruz.

DOĞRUSU NE İDİ?

Komşularımızla nizasız ve sulh içinde nasıl yaşanacağını, Bediüzzaman Hazretle ri 1955´te Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes´e yazdığı uzun mektubunda çerçeveliyor. Hem ittihad-ı İslâm meselesi, hem Avrupa-Türkiye ilişkileri ile Ermeni meselesinin çözüm şekilleri geniş bir şekilde. Risale-i Nur´da izah edilmiştir.

Henüz kendi demokratik yapısını kuramayan ve ırkçılık belâsıyla bütünlüğü fevkalâde tehlikeye girmiş bir Türkiye´nin bölgede örnek olması mümkün değildir.

Kanaatimizce Davutoğlu, şimdilik Dışişleri Bakanlığı yerine AB´den Sorumlu Bakanlığa geçmeli. Evvelâ AB´ye girebilmemiz için gereken reformları yapıp, milletin “demokrasi” problemini çözdükten sonra diğer İslâm ülkeleriyle AB arasında ciddî ve samimî bir köprü kurulabilir. Devâsâ ekonomilere, sağlam demokratik sistemlere ve yüzyıllara dayanan altyapılara sahip Avrupa´yı sarsan şu küresel dinsizlik cereyanları karşısında Türkiye´nin tek başına durması mümkün değildir. Hem AB´nin ve hem de Türkiye´nin bu problemlerden çıkışını sağlayacak bir çalışma ve duruşu ilim adamı Davutoğlu´ndan herkes bekliyor.

Davutoğlu “stratejik derinliklere” dayanan anlayışıyla Türkiye´yi, Amerika´da ve Avrupa´da ard arda mağlûbiyetler yaşaeyan neoliberal ve neocon eksenlerden kurtarma çalışmalarına çok önemli katkılar verebilir. Bunun için ilmî ve siyasî çevrelerden gereken desteği bulacağına inanıyoruz. Herşeyden önce AB içindeki Birinci Avrupalılar, samimî ve reel politikalarla yönünü AB´ye çevirmiş bir Davutoğlu´na dört elle sarılırlar. İslâm âlemiyle ittifakın onlar için de bir kurtuluş olduğunu artık herkes biliyor… 

İşte o zaman Arap dünyasında hakikî demokrasiler nihalleşir. Türkiye kendi baharını yaşamadıkça, bölgeye örnek olamaz. Arapların Türkiye´den başka örnekleri olmadığına göre…

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ??Hiç endişeniz olmasın, Makedonya AB?ye bizden önce girer. Onun için ben şimdiden hayırlı olsun diyorum?? demiş. Şimdi biz bunu nasıl anlayalım? Türkiye Makedonya?dan sonra AB ye girecek ben bunu temin ediyorum mu yoksa nasıl?

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*