* Darbelerden en az etkilenmek için dayak ânında cenin pozisyonu almak.
* Deprem çantası gibi bir de dayak çantası hazırlamak.
* Çıkışı olmayan tuvalet, banyo gibi alanlardan ve kesici âletlerin olduğu mutfaktan uzak durmak.
* Komşuları önceden örgütleyerek, dayak anında yardım çağırmalarını istemek, gibi maddeler kılavuzdaki tavsiyelerinden bazıları…
Dayak olayını engelleyebilmek için sadece devlet değil, sivil toplum kuruluşları da ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Ama neticeler ortada.
Belli ki, ne devletin açtığı kadın sığınma evleri, ne de sivil kuruluşlarının açtığı kampanyalar, hazırladıkları kılavuzlar kalıcı çözüm olabiliyor.
Dayak dolayısıyla ölen kadınların sayısındaki artış bunu gösteriyor.
Hele de can düşmanını bile arkadan vurmak kültürümüzde ayıplanırken; karısını, sırtından bıçaklamak, sırtından vurarak öldürmek de dayakçı erkeklerdeki seviyenin delili!
HASTALIKLI HÂL VE TEDAVİSİ
Bugün modern dünyanın öfke ânında uygulanan şiddete karşı geliştirdiği yöntem “öfke kontrol terapisi” olarak nitelendirilen bir dizi psikolojik takviye….
Hatta mahkemeler bazen bu terapi seanslarını almayı suçluya ceza olarak bile veriyorlar!
Kısaca “bugünkü medeniyet öfkeli insanları tedavi edilmeleri gereken bireyler olarak değerlendiriyor!” desek hatalı olmaz.
ÖFKE KONTROL TERAPİSİ
Dinimizdeyse öfke kontrolü ile ilgili Peygamberimizin (asm) tavsiye ettiği bir çok hadis var.
Öfkeyi kontrol edebilmenin cinsiyeti, kadını erkeği yok! Kulluk şuuru içindeki herkes bu sınır tanımaz öfke selini kontrol altına alabilmekle sorumlu.
Peygamberimizin (asm) öğütleri, on dört asır boyunca bütün inananların kılavuzu durumunda.
HZ. ÖMER (ra) ÖRNEĞİ
Öfkeli bir insan olduğunun farkında olan Hz. Ömer’in (ra) halife olduğu ilk günden itibaren yaptığı duâ bu açıdan ibretli: “Ya Rabbi! Ben öfkeli bir insanım. Öfkeyle hareket edip de insanlara haksızlık yapmaktan Sana sığınırım! Beni bundan koru!”
Aradan geçen on dört asra rağmen Hz. Ömer’in (ra) adaletle hareketi, hak ve hukuk konusundaki titizliği malûmunuz.
Demek ki, kişinin zaaflarının farkındalığı, bu zayıf noktalarını aşabilme gayreti içinde olması çok önemli ve etkili…
Hele de Allah’a daha iyi bir kul olma amacıyla yapıyorsa bu gayreti ibadet hükmünde!
Hazret-i Ömer’in (ra) her gün yaptığı duâ buna örnek değil mi?
Benzer konuda makaleler:
- Dayak terbiye etmez
- Alkolizm, dünyanın en büyük vebası
- Haksızlığı hak bilenler
- Bütün kötülüklerin anası
- Hilm ve öfke
- İmam Hatip Liseleri ve dini cemaatler
- Soros´un Paralarıyla Diyarbakır Cumhuriyeti kurulur mu?
- Sahura kalkmasak olmaz mı?
- KÂZIM GÜLEÇYÜZ: Said Nursî devlete değil, sivil topluma odaklandı
- Terörden Öte Barbarlık
İlk yorum yapan olun