Demek ki zulüm, adalet külâhını giymiş

Dedikoduları, şaibeleri, darp ve ölümlerle bir seçimi daha geride bıraktık, ancak neticeleri zaman içinde belli olur ki, kazananın kaybedeceği, kaybedenin de kazanacağı bir süreç bekliyor bizi.

OHAL ortamında ve KHK baskısı altında devletin bütün imkânlarının iktidar için seferber edildiği, yandaş bütün kanalların bir tek noktaya baktığı ve muhalefeti görmezden geldiği, bütün ajansların devre dışı bırakılıp sadece AA’nın partizan gibi çalıştığı, 16 Nisan’da olduğu gibi yüzde 60/70’lerden başlayıp yüzde 52’lerde kilitlediği, YSK daha neticeleri vermeden CB seçilmiş olarak tebrikleri kabul ettiği, AKP ve MHP’lilerin sokaklarda kutlamalar yaptığı bir seçim…

Karanlık bekleyişin ardından muhalefetin pes etmesiyle taraftarlarının sokaklara döküldüğü, CB’nin önce balkon konuşması yapacağı sonra Pazartesi, tekrar gece 02’lerde yapıldığı, muhalefetin onca galeyana rağmen birden sustuğu bir seçim gecesi yaşadık.

Muhalefetin sesinin kesilmesiyle sokaklar karnavala döndü.

Bir futbol maçı gibi sokağa dökülenler, araba konvoyları ve kornalarla zafer çığlıkları atanlar, düşmanı(!) yenmenin sevinciyle sermest oldular.

İktidar yanlıları aslında neyi kutladıklarının farkında oldular mı bilinmez, ama bilinen bir hakikat var ki, zulüm altında inleyen mağdur ve mazlûm gözyaşının kurumadığı, yürek yangınları üstüne bir kutlama yaptılar.

Bazısı yeğenini, kimisi akrabasını, komşusunu, damadının suçsuz yere hapislerde tutulduğunu kutlamış olabilirler mi?

Ya da içlerinde tanıdıkları bazı garipler var ki, sebepsiz yere “şucu”dur denilerek konsolosluklara şikâyet edilişlerini bildikleri halde, tutuklanma korkusuyla izne gidemeyip vatan hasretini bir beş yıl daha uzatmak demek olan “bizim parti kazandı” kahkahalarını kutluyor olabilirler mi?

Kutluyorlar, ama soğan kurunun dolar kurunu geçmesini…

Dolar 5, euro 6, benzinin 7 TL’ye dayandığı bir pahalılıkta, Bağ-Kur emekli maaşının 1200 TL (200 euro) olduğu bir geçim zorluğunu…

Bilinmeyen maceralarla girdiğimiz, sınır ötesi harekâtta, Mehmetçik’in şehit haberlerini…

İşsizliğin yüksek boyutlarda seyrettiği, evine ekmek götüremeyip kahvehanelerde ömür tüketen gençlerin avareliğini…

Selefist bir anlayışın hakim olduğu, dezenformasyonlarla cemaatlere bakışın menfi olduğu bir hengâmede, çocuğunu Kur’ân dersi için verdiği dershaneden geri çektiği bir sürecin devam etmesini…

Cemaatlerden kaçış yüzünden aidatların kesildiği, imkânsızlık yüzünden kapanmakla karşı karşıya kalan dershaneleri..

Sahi kutlanan nedir?

SALTANATÇILARIN ZAFERİ

Kötü giden ekonomiye rağmen…

Millet kamplara bölünmüş, hain, millî ayırımına rağmen…

Yüzbinlerce mağdur, işinden aşından edilmiş, hapishaneler masumlarla dolu iken…

Hiç bir konuşmasında eski kalabalıklar ve kekten başka bir vâdi yok iken…

Muhalefet gümbür gümbür meydanları doldurmuş, demokrasi beklentisi çok yüksek iken…

Anketlerde yüzde 5’leri zor bulan MHP’nin, hiçbir miting yapmadan lâzım olan yüzde 11’i alması ortada iken…

Bu kutlamalar ve bu zafer sarhoşluğu sizce de garip değil mi?

Demek ki, önceki yazımızda, bu yaşananlar Hz. Ali’nin adalet-i mahzası mı, yoksa Yezid’in zulmüne mi benziyor sorusu adalet olarak kabul görmüş ki, bu kutlamalar bu zafer sarhoşluğu bunu gösteriyor.

Anlaşılan o ki, yaşananlar bir kısmımızın umurunda değil. İslâmiyetin hakim olması mı, yoksa Müslümanların iktidarı mı sorusu cevap buluyor ki, güç ve iktidar İslâmiyet zannedilmiş.

Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ne uğruna şehid oldular?

Saltanatı onlara bırakırken, şeriatın şehadetine gitmediler mi?

Vah, Ehl-i Beytim vah! Ödediğin bedeller bunun için miydi?

Din için siyaset, din için saltanat, işte netice ortada. Kutlayın efendim…

Asrın doktoru bu hastalığa, tâ asrın başında ne teşhisi koymuş bakalım.

“Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş; hıyanet, hamiyet libasını giymiş; cihada bağy ismi takılmış; esarete hürriyet namı verilmiş!.. Ezdad, suretlerini mübadele etmişler.”1

Netice-i kelâm bu seçim bize gösterdi ki; “O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kılınç hükmünde i’caz-ı Kur’ân’ın nurlarıyla mukabele edilebilir.”2

Dipnotlar:
1- Hutbe-i Şamiye.
2- Tarihçe-i Hayat

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*