Demokrasi nedir?

Bediüzzaman Osmanlının son döneminde “mahreç” payesine sahip bir “medrese hocası”dır. Bu günkü karşılığıyla ordinaryüs profesördür. Bu gün bilinen anlamıyla bir “din âlimi” değildir. Gözleme dayalı sosyal bilimlerde ve kitabî fen bilimlerinde uzman olduğu gibi geleneksel din ilimlerine de sahiptir. Daha önemlisi bunları birbiriyle kaynaştırabilmiştir.

Moda tabirle “multidisipliner” çalışmıştır. Bediüzzaman sosyal bilimler ve siyaset bilimi alanında gelenekçi değil yenilikçidir. Ancak bu yenilik dahi “yeni bir şey ihdas etme” anlamında değil, aslına döndürerek yenileme biçimindedir. Hilâfetin saltanata inkılâp ettiği tarihten son yüzyıla kadar geçen yaklaşık bin yıllık tarihî süreci atlayıp ahir zaman ile Asr-ı Saadet arasında bağ kurmaktadır.

Bu sebeple, Bediüzzaman’ın söyledikleri, kendinden öncekilerin ve çağdaşlarının söylediklerine “nazaran” yenidir. Ama aslında kaynağı Kur'ândır ve bu sebeple fikriyatının kökü derinlerdedir. Bu kaynak dolayısıyla da fevkalâde derinlikli ve orijinal bir adalet düşüncesine ve devlet felsefesine sahiptir.

Bediüzzaman Asr-ı Saadeti bu güne ve bu günü de kıyamete bağlamaktadır. Bu zaviyeden bakıldığında, demokrasi hakkında, çağdaşlarından çok Bediüzzaman’ın söyledikleri önemlidir. Hakkındaki önyargılar önemli ölçüde kalkmıştır. Anlama ve anlaşma zamanı gelmiştir.

Demokrasi nedir? Nasıl olmalıdır?

Demokrasi öncelikle mutlakiyetin zıddı ve alternatifi anlamında meşrûtiyettir. Yönetimin kayıt ve şartlarla meşrû olması, yönetenin denetlenmesini sağlar ve keyfiliği önler.

Bediüzzaman meşrûtiyetçidir. Tamam, ancak bir tarihî dönemin adını ifade eden “meşrûtiyet” Bediüzzaman’a dar gelir. Zira o aynı zamanda cumhuriyetçidir. Cumhuriyet demokrasinin zirvesidir. Zıddı değildir. İngiltere ve ABD örneği bunu net biçimde anlatır. Şöyle;Bir ülkede, son sözü halkın seçtiği millet meclisi söylüyorsa, ama devletin başında da sembolik olarak padişah ya da kral varsa, o ülkede demokratik krallık vardır. Devleti diğer devletlere karşı temsil eden sembol durumundaki birinci adamı da çoktan seçmeli biçimde gerçek bir seçimle halk seçiyorsa, işte o zaman demokratik cumhuriyet vardır.

Özetle cumhuriyetsiz demokrasi olabilir, ama demokrasisiz cumhuriyet, olsa olsa göstermelik, isim ve resimden ibaret bir cumhuriyet olur. Ülkemizde en azından devlet rejimi alanında cumhuriyet düşmanı yani padişahlık ya da krallık taraftarı olan akımlar ya da kitleler yoktur. Devlet düşmanlarının (anarşistlerin) de sayısı azalmaktadır. Bunlar memnuniyet verici gelişmelerdir.

Demokrasinin olmazsa olmazı, basın ve fikir hürriyeti ve çoktan seçmeli yolla gerçek bir seçme hakkının bulunmasıdır. Zira fikirlerden, konuşmaktan ve siyasi rekabetten zarar gelmez.

Demokrasi önce insanın zihnine, sonra bireysel ilişkilerine ve sonra da toplumsal ilişkilere hakim olmalıdır. Zira özgürce düşünebilme yeteneği anlamında demokrasi ve meşveret ihtiyacı sadece resmî toplum denen devlet için değil bütün dünyevî toplumlar için geçerlidir.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*