Demokrasi ve İstikrar için AKP!

Image

Davulun sesi uzaktan ne de hoş geliyor! Neoliberallerin hipnotik aletleriyle yarı uykulu konuşan insanların arzuları o kadar güzel ki… İşte dindar bir başbakan… Ve arkasından da dindar bir cumhurbaşbakanı…

Dindar, demokrat, yerli, bizden birileri ve düne kadar kapitalizm, kominizm ve faşizme mücadele etmiş insanlar. Bundan ötesi olur mu?

 

Dedim ya, tam da hipnotik bir tezgâh… Toplum mühendisleri bu defa daha ince ayar ve derin bilgilerle çalışmışlar. Halkın itiraz edemeyeceği vitrinler, sloganlar ve makyaj çalışmaları…

 

12 Eylül ve 28 Şubatın getirdiği yasakları zımnî olarak müdafaa eden ve o­nlara hiç dokundurtmayan bir iktidarı demokratik ve muhafazakâr kabul etmenin akıl ile alakası olur mu? Peki demokrasiden ne anlıyoruz: Milletin sesine ve isteklerine kulak vermek değil mi? Yani vekillerimizin bize hizmet etmesi anlamına geliyor. Allah aşkına zulmün, yasakların, rüşvetin, ahlâksızlığın ve fukaralığın mengenesinde kıvranan milletin hangi isteğine cevap verildi… Kim söyleyecek… Yahudî asıllı sermayedarların sıcak paralarının oluşturduğu sanal cennette asıllarını fasıllarını tanımadığımız bu AKP´li vekiller milleti ne zamana kadar avutacaklarını birlikte göreceğiz. Bangladeş´te bile olmayan faizlerle Rothschild ailesini ihya eden bu iktidarın istikrarını önümüzdeki günlerde daha iyi anlayacağız. Türkiye´deki halklar yerine uluslararası güç merkezlerinin ve Türkiye´deki mutlu azınlığın istek ve arzularını gerçekleştirme yolunda kıvranan AKP iktidarı ile birlikte demokrasi de artık manasını kaybediyor. Organizeli, uzaktan kumandalı ve komitelerden oluşan bir istibdada siz varın demokrasi deyiniz. Bush, Merkel ve Sarkozy kadar da muhafazakâr… Gerçi Egemen Bağış ille de Liberal olduklarını açıkça haykırıyor. Yani Georg Soros ile aynı tayfadan olduklarını… o­nların ianeleriyle seçim zaferini kazandıklarını da inkâr etmiyorlar. Can Paker´in açık toplum enstitüsünün Sivil toplum için transfer ettiği paralar da buralara gitmiş. Ve buna siz demokrat diyeceksiniz… İslamiyeti dönüştürmeye ve de tahribe çalışan bu zihniyete Muhafazakâr diyeceksiniz… Kadir Topbaş Beyfendi, uzaklara denize gitme imkânı bulamayan İstanbul kadınlarına kapılarının dibinde, Bostancı da plajlar açmış… Gerçi hanımlar suyun kirliliğinden dertleniyorlar ya!… Artık İstanbul´da her bir minareden ayrı bir müezzin ezanlarla bu mutlu azınlığı da rahatsız etmeyecekmiş. Mutlu azınlığın ağız tadını kaçıran manzaraların da kamusal hayattan silinmesine çalışılıyormuş… Tıpkı 1930´lu Ankara´daki mutlu azınlığın rahatsız edilmemesi için köylülerin şehire girişlerinin yasaklandığı gibi… İslâm Dünyasının şefleri de, AKP´nin dünya mutlu azınlığına hizmetlerini örnek alcaklar, o­nlar da dönüşümlerini tamamlamaya çalışacaklarmış. İsimler önemli değil… Eskiden Kominist diyorlarmış, kapitalist diyorlarmış… Sonra da Liberal veya yeni muhafazakâr demişler. Netice değişmiyor ki… Dinî hayatı ortadan kaldırıp, sermayeleri kontrollerine geçirdikten sonra… Ahlâksızlığın her türlüsüne teşvik çıkarılırken, insanî değerler yavaş yavaş ortadan kaldırıldıktan sonra ne farkeder ki… Önemli olan bu sonuçlar değil mi? Bu sonuçları elde ettikten sonra varsın Emine Hanım Başbakanlığa, Hayrünnisa Hanım Çankaya´da otursunlar… Yaklaşık seksen senedir böyle bir neticeyi M. Kemal´in halk partisi bile ortaya koyamamıştı. Yaşasın modern hayatlar, yaşasın lüküs hayat… Yaşasın Yeni Liberalizm ve Yaşasın Yeni Muhafazakârlıklar… Varsın birileri Türklerin Protestan İslamı başaramayacaklarını söyleye dursunlar… Yeni Milli Görüş, Yeni Nurculuk, Yeni Milliyetçilik ve Yeni Sosyalizmin birleşmesinden ortaya çıkan bu mutlu hayatı artık kimsecikler durduramayacaklar. Zira bu hayat global güçlerin de desteğini almış durumda… Birilerin demokrasi ve istikrar dan anladıkları bu olsa gerek…

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*