Demokrasi ve Kemalizm

Demokrasi ile Kemalizm, aralarında derin farklar bulunan değişik kavramlardır.

Demokrasi; Halkın, yöneticilerini seçimle belirlediği bir yönetim şekli olup, insan hak ve hürriyetlerini, fikir, din ve vicdan hürriyetini, adaleti, hukuk üstünlüğünü, çoğulculuğu, kanun hâkimiyetini, istişareyi (meclisi), yasama, yargı ve yürütmenin bağımsızlığını esas alır.

Kemalizm ise, içinde insan hak ve hürriyetlerinin olmadığı, manevîyattan tecrit edilmiş, maddeci bir yapıya bina edilen, tek kişinin görüşlerini kanun, tüzük ve yönetmenliklerle topluma zoraki dayatan bir ideolojidir.

Ülkemiz 1950 yılına kadar, 27 yıl boyunca tek parti, tek şef sistemi ile bu katı ideoloji ile yönetilmiştir. O dönemde insan hak ve hürriyetleri baskı altında tutulurken, halk fakirlik ve sefalet içinde bir hayat yaşamaktaydı.

Ülkemiz, 1950 yılında hür dünyanın yardımı ile demokrasiye geçmiştir. O süreçte insan hak ve hürriyetlerinin önü açılırken ilim, sanayi ve teknolojide önemli mesafeler kaydetmiş, toplumun refah seviyesi yükselmiştir.

Türkiye’nin demokratikleşip huzur ve refaha kavuşmasını hazmetmeyen iç ve dış fesat odakları 1960, 1971, 1980 ve 1997 yıllarında Kemalist askerleri iğfal ederek onlara darbe yaptırmış, Demokrat idareleri silâh zoru ile iktidardan düşürmüşlerdir.

1960 ve 1980 yıllarında darbecilerin yaptırdıkları Anayasa ve kanunlarda bir taraftan demokrasiye vurgu yapılırken, diğer taraftan toplumu Kemalizm kayıtlarıyla bağlamıştır.

Ne yazık ki Türkiye, hâlâ bu Anayasa ve kanunlarla yönetilmeye devam etmekte, vatandaşlar medenî ülkelerde olduğu gibi demokrasinin ortak paydasında buluşmaya çağrılması gerekirken, M. Kemal’in ilke ve inkılâplarının ortak paydasında birleşmeye çağrılmaktadır.

Toplumu bu işe zorlamak abesle iştigal olup, ülkenin hem zaman ve maddî imkânlarını, hem de vatandaşların kabiliyet ve enerjilerini boşa harcamak demektir.

Hukuk düzenlemelerindeki demokrasi ve Kemalizm karışımı vurgu, işin hakikatini bilmeyen önemli bir toplum kesimini şaşırtmaktadır. Sağ ve solda cephede yer alan önemli bir kesim, bir yandan demokrasiyi savunurken, diğer yandan Kemalizm’e hararetle sahip çıkmaktadır.

Bu durum bir çelişkidir. Kişi ya Demokrat ya Kemalist olur, aynı anda hem Demokrat hem Kemalist olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Ne yazık ki toplumda önemli bir kitlenin yaşadığı bu kafa karışıklığı sebebiyle, azınlık oluşturan Kemalist ve müstebitlere güç, kuvvet vermekle, demokrasiye geçmemizi geciktirmektedir.

Sözün özü: Türkiye, 21. Asırda Demokrasi ile Kemalizm arasında artık bir seçim yapmalıdır. Ya tam bir demokrasiyi tercih edip onu ülkede uygulayarak medeni, kalkınmış hür ülkelerin ligine çıkacak, ya da Kemalizm ve istibdatla yönetilmeye, fakirlik, kaos ve krizlerle çalkalanmaya devam edecektir.

Toplum çoğunluğu bu kararı verecektir. İnşallah karar demokrasiden yana olur. Ahrar / Demokratlara bu mevzuda çok iş düşmektedir.

İbrahim ERSOYLU

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*