Demokratlık ve meşveret

Bediüzzaman’dan meşveret izahları:

Demokrasi, Kur’an’daki şûra ayetlerinin tecellîsidir ve meşverettir: “Meşrutiyet (cumhuriyet, demokrasi) ‘Ve işlerde onlarla istişare et’ (Al-i İmran Sûresi: 159) ve ‘Onların aralarındaki işleri istişare iledir’ (Şûra Sûresi: 38) {mealindeki}ayet-i kerimelerin(in) tecellîsidir ve meşveret-i şer’iyedir.” (Eski Said Dönemi Eserleri {Münâzarât}, s. 209)

Kuvvetin yerine hak, akıl, bilgi, kanun ve kamuoyu geçti: “Zaman-ı istibdadın hâkim-i manevîsi kuvvet idi; kimin kılıncı keskin, kalbi kasî olsa idi, yükselirdi. Fakat zaman-ı meşrutiyetin zembereği, ruhu, kuvveti, hâkimi, ağası haktır, akıldır, marifettir, kanundur, efkâr-ı âmmedir; kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.” (age {Münâzarât}, s. 217)

Haklı şûra ihlâs ve tesanüdü netice verir: “Haklı şûra ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden, üç elif yüz on bir olduğu gibi, ihlâs ve tesanüd-ü hakikî ile, üç adam, yüz adam kadar millete fayda verebilir ve on adamın hakikî ihlâs ve tesanüd ve meşveretin sırrıyla, bin adam kadar iş gördüklerini, çok vukuat-ı tarihiye bize haber veriyor.” (age {Hutbe-i Şamiye}, s. 356)

Saadet ve kalkınmanın anahtarı meşverettir: “Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslamiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir. Nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr ünvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır. Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûradır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrayı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslamın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.” (age {Hutbe-i Şamiye}, s. 354-5)

Farklı görüşler ancak hakta birleşir: “İcma-ı ümmet şeriatta bir delil-i yakînîdir. Rey-i cumhur şeriatta bir esastır. Meyelân-ı âmme şeriatta muteber ve muhteremdir. 300 ârâ-i mütekabile ve efkâr-ı mütehâlife (300 farklı fikir) hak ve maslahattan başka birşey ile musalâha etmez veya sükût etmezler. Hak ve maslahat ise şeriatta esastır.” (age {Münâzarât},  s. 223)

Hâkimiyet millette ve temsilcisi olan Meclistedir, hükümet hizmetkârdır: “Meşrutiyet hâkimiyet-i millettir. Yani efkâr-ı âmmenizin misal-i mücessemi olan meb’usân hakimdir; hükümet, hâdim ve hizmetkârdır.” (age, s. 225)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*