Ders: Din Kültürü, Konu: Dindar Atatürk(!)

“Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” dersi müfredatında Atatürk’le ilgili konular da yer alıyormuş. Heyhât! Bu nasıl iş?

Bu çarpıklığa pek çok dindar kadar, nice Kemalist de kızıyor ve kızmakta. Çünkü pek çok kimse biliyor ki, Atatürk dine mesafe koymuştu ve bunu da gizlemiyordu. “Avrupa gibi dinden uzaklaşarak yükselebiliriz” fikrine sahip olmuş ve köklü reformlar yani inkılâplar hep bu yönde olmuş. Onun döneminde dinin temel esasları yok edilmeye çalışılmış…

Gelelim AKP’li Milli Eğitim bakanlığının, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersiyle ilgili olarak yapmak istediği icraatın ayrıntısına: “21. yüzyılın çağdaş, Atatürk ilke ve inkılâplarını benimsemiş, temel demokratik değerlerle donatılmış, insan haklarına saygılı, yaşadığı çevreye duyarlı, bilgiyi deneyimlerine göre yorumlayıp sosyal ve kültürel bağlam içinde oluşturan, kullanan ve düzenleyen sosyal katılım becerilerini geliştirmiş, kendi dininden başka dinlere anlayışlı, milli ve ahlaki değerleri benimseyen, TC vatandaşları yetiştirmek…”
Bu paragrafı okurken bile içinde türlü çelişkiler var. Meselâ; “kendi dininden başka dinlere karşı anlayışlı”. Atatürk böyle miydi? Sözgelimi, Müslümanlara anlayışlı olabilmiş miydi? Cumhuriyet’ten sonra kurulan İstiklâl Mahkemelerinin icraatları ve sanıkları kimlerdi, nelerdi, bir hatırlayalım. Sırf inancı gereği sarık takan İskilipli Atıf Hocanın idamı herkesin bildiği bir örnek değil mi?
Sonra Kurtuluş Mücadelesi’nde yanında olan kumandanlar birer birer yok edilmiş, saf dışı bırakılmamış mıydı? Peki neden? Sebep, İslâma bağlı oluşları olmasın…
Neden ezan on sekiz yıl zorla Türkçe okutulmuş? Neden Kur’ân-ı Kerim “tercüme edilsin, ta ne mal olduğu ortaya çıksın” sû-i niyetiyle tercüme çalışmalarına başlanmış? Neden sarık takan başlar kesilmiş?
Bu nedenlerin listesi uzun, tâkatim yok saymaya…
Kısacası, Atatürk’le dinin barışması mümkün değil.
Bediüzzaman’a yapılan eza ve cefaların da tek sebebi, onun İslâma sımsıkı bağlı ve milletin imanının selâmeti için çalışan bir İslâm âlimi olması değil miydi?
Evet, Atatürk dinden uzak bir medeniyet tasavvur ediyordu. Bediüzzaman ise dindar bir cumhuriyet istiyordu.
AKP’li Milli Eğitim’in yaptığı bu hata, gerçekten af götürmez cinsten. Bir an önce bu yanlıştan dönmelidirler.
O halde tarihî gerçeklere rağmen bu çelişkili icraattan vazgeçilmeli. Zira artık Kemalizm’in çökmek üzere olduğu bir devirde ona tutunmak birlikte yok olmak demektir. Hazır elde fırsat varken, iyi bir şekilde değerlendirmeli. Zira dört ay sonra ne olacağını kimse bilmez. Yarın “Bir AKP vardı” denilsin ve hayırlı icraatlarla anılsın. Yoksa örnek aldığınız ve benzetildiğiniz, fakat tarihe karışan idollerle, inkılâplarla anılırsınız.
Artık devir değişti. Yeni bir çağa doğru akıyor dünya. Artık “hürriyet güneşi” doğmaya başlıyor. Gözleriniz kamaşmasın. Aydınlar uyarıyor, millet uyanıyor, hürriyet uyanıyor. Bu aydınlık sabahta sizler ve bizler kalmayalım. Yeni günde yeni bir anayasa, yeni bir Türkiye olsun istiyoruz. İdarede hâkimiyet yalnız milletin olsun istiyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*