Ders kitabı olarak Risale-i Nur

Diyânet İşleri Başkanlığı’nın Risâle-i Nur Külliyatı’nın önemli eserlerinden İşârâtü’l-İ’câz adlı tefsirin basımını tamamlamasının ardından yıllardır gönülden istediğimiz “Risale-i Nur eserleri okullarda okutulmalı, üniversitelerde kürsüler oluşturulup ders olarak yer almalı” gibi heyecanlı isteklerimiz yine gündemimize oturuverdi.

Risâle-i Nur, Kur’ân’ı asrın idrakine sunan hakikatli bir tefsirdir. Risâle-i Nur Külliyatı, çağımız insanının aklına takılan bütün sorulara mükemmel cevaplar sunar. Bu cevaplar sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde, pek çok beldesinde büyük rağbet görmektedir. Ancak bu eserlerin yazıldığı bu coğrafyanın bu eserlere gerektiğinden çok daha fazla değer vermesi gerekmektedir.

Önceki yazımızda “Bediüzzaman Nasıl Bir Muallimdir?” sorusuna cevaplar aramıştık. Madem öyledir, bir muallimin faydalandığı bir kaynak kitap elbette vardır. Zaten Üstad da kendisini Risâle-i Nur’un bir talebesi olarak görüyor. Gelin “Risâle-i Nur Nasıl Bir Ders Kitabıdır?” sorusuna beraber cevaplar bulmaya çalışalım:
1- Kelime öğretimi:
Günümüz insanlarının kelime haznesi çok zayıftır. Bunda okuma alışkanlığının olmaması, “dede-torun ilişkisinin kopması,” meşguliyet, üşengeçlik ve hazır bilgiye çabuk ulaşma gibi özellikler etkilidir. Risâle-i Nur ilim yüklü bir hazinedir. Çok zengin bir dili vardır. İnsanımızın sahip olduğu kelime sayısı üç yüzü geçmemektedir. Halbuki, Risâle-i Nur’un kelime haznesi, yüz binleri geçer. Risâle-i Nur’da hiçbir kelime tesadüfi değildir. Kelimeler, Kur’ân, hadis kaynaklı olup zengin manâlar ihtiva etmektedir. Risâle-i Nur eserlerinin lisanının kalitesinin tartışılamayacak kadar yüksek ve de özellikle Kur’ânî olduğunu, hiç şüphesiz kabul edenlerdeniz. İlâhî hikmetlerle, itinayla seçilerek dizilmiş cümlelerde veya kelimelerde, herhangi bir değişiklik veya sadeleştirme yapılması hâlinde, bu ulvî kalitenin o nispette düştüğü apaçık görülüyor. Cemil Meriç, bizzat yaşayanlardan görerek ve görüşerek müşahede ettiği bu hakikati, “Risâle-i Nurlar bizim millî hazinemizdir” diye yorumlar. Eserlerde, bir cümlede aynı ya da yakın manalara gelen üç-dört kelimeyi bile görebiliriz. Eğer bir kelimeyi hatırlayamadıysak o kelimeden sonra gelen diğer kelimeler manasını bilmediğimiz kelimeler hakkında bize ipuçları verir. Tahmin ettirir. “Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş… Başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı nisbetinde kendi kendine istifâde eder. Aklınız herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdânınız hissesini alır.” Risâlede geçen cümle ne kadar ağır da olsa anlarız, ama anlatamayız bazen. İşte bunda cümlede geçen kelimelere aşinalık, önbilgileri harekete geçirme, tahmin etme gibi unsurlar önemli rol oynar.
Kesinlikle iddia ederiz ki Risâle-i Nur okuyan bir kişinin kelime haznesi, Risâle-i Nur okumayan bir kişiye göre daha zengindir. Meselâ; Can Kardeşlerimiz “zikir-fikir-şükür” diyerek, “Hodbîn, hodgâm, hodendiş, bedbin” kelimelerinin manalarını bilerek daha küçük yaşlarda farklarını ortaya koymaktadırlar. Okullarda okutulan ders kitaplarının kriterlerinden olan kelime öğretimini Risâle-i Nur fazlasıyla yapmaktadır.
Sadece bu özelliğe bakılarak bile “RİSALE-İ NUR DERS KİTABI OLABİLİR” diyoruz.
2- Atasözü ve deyimlere yer vermesi: Ders kitaplarında aranan niteliklerde dersin özelliğine göre yeri geldikçe deyim, atasözü, destan, şiir gibi türler verilebilir. Bu özellik, Risâle-i Nur’da fazlasıyla mevcuttur. Özellikle, “darb-ı mesel hükmüne geçmiş” örneğinin geçtiği cümleler bize bu konuda ziyadesiyle yardımcı olmaktadır. Örnek: “Hem darb-ı mesel olmuş, keçi, kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılâp eder; boynuzuyla kurdun karnını deldiği vâkidir. İşte harika bir şecaat…” (Sünûhat)
3- Tasarımı: Ders kitaplarının incelenmesinde tasarımın ilgi çekici olması gerektiğinden söz edilir. Zaten risâlelerin tasarımı can alıcıdır. Gerek yazı olarak gerekse tasarım rengi olarak dikkat çekicidir. “Üstadımız kırmızı ciltleri tercih ederdi. Formalar gelmeye başladığında, Üstad hatt-ı Kur’ânla takip eder. Bizler de yeni yazıyla her mecmua matbaada basılıp ciltli olarak geldiğinde, kapağından başlar, baş sahifesinden sonuna kadar o mecmua bitinceye kadar derslerimizi ondan yapardık. O mecmua bittiğinde sırasıyla diğer mecmuaları okurduk.” (Son Şahitler, 3. Cilt)
4- Zihinde resmetme imkânı sağlaması: Özellikle temsil-i hikâyeciklere bakıp dinlediğimiz zaman farklı yolda giden iki kişiyi, akıbetlerini tahmin ve hayal edebiliriz. Empati kurup temsilde geçen kişiler yerlerine kendimizi koyabiliriz.
5- İlgi çekici hikâye ve kıssalara yer vermesi: Bu örnekler hem dikkat çekici olup hem de yeni bilgiler öğretir. Meselâ; “Sankiyedim Kıssasını” çoğumuz risâlelerden öğrenmişizdir.
6- Aktüel örneklere yer vermesi: Güncellik konuyu canlı tutar. “Meşâgıl-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzulî bir surette karıştığın ve karıştırdığın mâlâyâni meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi, en lüzumsuz malûmatla vakit geçiriyorsun. Meselâ “Zuhal’in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır?” ve “Amerika tavukları ne kadardır?” gibi kıymetsiz şeylerle, kıymettar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemâl alıyorsun!” der Üstad. Böylece lüzumsuz bilgilerle kafamızı meşgul etmemek gerektiğini anlatır.
7- Kitabın yazarının konuya hâkim oluşu: Üstad eserlere hem talebedir, hem de eserlerin müellifidir. Risâle-i Nur’da hem kesbî, hem de vehbî (ledün) ilminin verilerini bol bol bulmak mümkündür. “Merhum Ömer Nasuhi Bilmen’e sormuşlar: “Hocam, Bediüzzaman’ın eserlerinde neden bu kadar tesir var?” O da şu meâlde cevap vermiş: “Onun kulağına üfleyen var. Bizimki ise kesbîdir.” Risâle-i Nur’a asrın Kur’ân tefsiri dediğimize göre bu konuda da Risâle-i Nur ders kitabı olabilir.

8- İktibas ve kaynak gösterme: Konuyla alâkalı alıntılara yer vermek metinler arası münâsebet kurmak anlatımı zenginleştirir. Meselâ, Üstad İhtiyarlar Risâlesi’nde Niyazi Mısrî’den beyit örnekleriyle anlatıma metinlerarasılık katmıştır.

Risâle-i Nur’un ders kitabı olabilir özelliklerini 8 maddeyle anlatmak mümkün değildir. Anlatmaya kalksak sayfalar dolusu tutacağına inanıyoruz. O halde sözü kısa kesip başka ülkelerde ders kitabı olarak okutulan, ders kitaplarına eserlerden örnek metinler konulan ülkeler gibi, bizim ülkemizde de bu eserlerin aynı şekilde hatta daha fazla (çünkü eserlerin yazıldığı kaynak coğrafya buralar)  değer verilmesi duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*