Dershane-i seyyare

Image

Nejat Eren hocamız geçenlerde, topu bize attı. Artık bu yazıyı yazmamak olmazdı.
 
Yaklaşık bir aydır ikametgâhımızdan uzaktayız. Sabit bir vaziyette olmadığımızdan, hadiseleri takip edemediğimiz gibi, dağınık durumdayken doğru dürüst yazı da yazamıyoruz. Bundan dolayı da, Bursa’daki sohbetlere dört haftadır iştirak edemiyoruz.

Tabii, bu ikametgâhtan uzakta bulunduğumuz günlerde, geçen ay yaptığımız Suriye ziyareti de vardı. Hani, “yüzüncü yılında hutbe-i Şam’ iyeyi dinlemek” üzere gittiğimiz Suriye ziyareti. İşte buraya giderken ve gelirken mola verdiğimiz Gaziantep’te, bazı kadîm dostlarımızı görüp, hizmetlerimizle alâkalı ziyaretlerde de bulunduk. Dönüşümüzde, o gece Gaziantep’te sohbet olmadığını öğrenince, Nejat hocamızın irtibatı neticesinde Adıyaman’a gitmeye karar verdik. İzmir eski milletvekillerinden muhterem Mehmed Özkan ve eşiyle birlikte dört kişi, Adıyaman’lıların ”otobüsle değil, minibüsle gelin” tenbihi üzere, arabaya bindik. Mehmed bey ve yenge hanım ön koltuğa, Nejat hoca şoförün arkasındaki üçlü koltuğun ortasına, biz de sağ ortadaki tek koltuğa oturduk. Minibüsün yolcuları tamamlanınca hareket ettik. Yolcuların çoğunluğu, talebe olduğunu tahmin ettiğim 20 yaş civarındaki kızlardan meydana geliyordu. Bir-ikisi baş örtülü, diğerleri değildi.
       
Bu bölgemizde, daha önce görmediğim üç vilâyetten biri olan Adıyaman’a doğru yol alırken, hem etrafı temâşa ediyor, hem de yolcuların hallerini inceliyordum. Nejat hocanın arka koltuğunda oturan genç kızın telefon konuşmalarından, gayet zekî ve akıllı olduğu anlaşılıyordu. Seyahat esnasında şoföre, bölge ile alâkalı bir şey sordum. Daha o cevap vermeden o kız cevap verdi. Her mekânda, her halde, hizmetimizle ilgili görüşlerimizi serdetmeye çalıştığımızdan ve bir vesile ile de insanlarla diyaloga geçtiğimizden, bu genç kızımızın da bu hali, bizi onunla diyaloga sevk etti.”talebe misin?” dedim.”yok öğretim görevlisiyim” deyince şaşırdım.” Maşaallah, bu genç yaşta” dedim. ODTÜ mezunu olduğunu ve Besni MYO da İngilizce hocası olduğunu ve arkasındaki koltukta oturan kendi yaşına yakın kızın da, talebesi olduğunu söyledi. Tahminimde yanılmamıştım, gerçekten zekiydi Maşaallah. Bu durumda hemen Nejat hocayı devreye soktum.”hocam bak bu hanım kız senin meslektaşınmış” derken, kıza da,  Nejat hocanın da İngilizce hocası olduğunu söyleyip, hocaya pası verdim. O da bu mevzularda mahirdir zaten. Hizmet olunca orada hemen faaliyete geçer. Artık o da devreye girip konuşmaya başladık. Bir müddet sonra minibüste bulunan hemen hemen bütün yolcular da dahil, hepsiyle diyaloga geçmiştik bile.
        
Dakikalar ilerledikçe, sohbet çok güzel bir şekilde devam etmeye başladı. Mehmed Bey de devreye girdi.”Bakın, biz üç arkadaş; İzmir, Bursa ve Antalya’dan kalkıp, hizmet için buralara geldik” deyip, Şam’dan geldiğimizi, hutbe-i Şamiye için oraya gittiğimizi anlatıp, üstaddan, risale-i nurlardan bahsettik. Artık, 2,5 saatlik yolculukta, adeta minibüsün içini seyyar bir dershaneye çevirmiştik. Nejat hoca ve Mehmed Bey, yanlarında bulunan risalelerden hepsine hediye ettiler. Samimiyet ilerleyince, ummadığımız halde bulunan kızlar dahi, ya risale-i nurları tanıyıp okuduklarını veya akrabalarının cemaatten olduğunu söylediler. İlk başta çok konuşmayan bir kız, daha sonraları “benim kuzenim de Yeni Asya cemaatindendir” dedi.
        
Adıyaman’a yaklaşınca şoför “yahu ben şimdiye kadar hiç böyle güzel yolculuk yapmamıştım” dedi. Bölge insanlarından biri ise, “yolculuk bitti mi? keşke bir saat daha devam etseydik” dedi. Garaja gelip minibüsten inerek, yolcularla vedalaştık.Adıyaman’daki dershanemize doğru giderken Mehmed Özkan, “minibüsü seyyar bir dershane-i nuriyeye çevirdik şükür” demişti.
 

Image 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*