Derste siyasete girmek

Konunun hemen başında, Emirdağ Lâhikası’nda (S: 281) zikredilen gayet veciz ve bir o kadar da net, anlaşılır bir ifadeyi naklederek, zihnimizin bir köşesinde nakşedelim.

O veciz ifade şudur: “İman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost-düşman, derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu mânâyı zedeler, ihlâs kırılır.”

Sebilürreşad ve B. Doğu gibi siyasete iştahlı çevrelere hitaben yazılan bu ifadelerden, şüphesiz hepimizin alacağı dersler vardır.

* * *

Periyodik ve umuma açık şekilde yapılan Risâle-i Nur derslerinde, Nur Külliyâtına dahil her mevzu, her bahis okunur ve okunmalı: İmana dâir tefekkürî bahisler, tahliller, makaleler, şiirler, konferanslar, lâhika mektupları, yahut mahkeme müdafaaları.

Bunların hepsi de lâzım; hepsi de bu zamanın yaralarına birer devâdır, ilâçtır, merhemdir… Dahası, Risâleler birbirine tercih edilmezler; çünkü, her bir Risâlenin kendi sahasında bir özelliği, bir güzelliği, bir riyâseti vardır. Biri hazine ise, bir diğeri, hazinelerin kapısını açar birer anahtar gibidir. Anahtar küçük de olsa, en az hazine kadar kıymeti, değeri vardır.

Dolayısıyla, Risâle-i Nur dersi için toplanmış bir cemaata karşı “Şu şu bahis okunmaz, şu risâleden okunmamalı” tarzında bir fikir, bir yaklaşım tarzı asla geçerli değil.

Önemli bir husus da şu ki: “Nabza göre şerbet vermek” misâli, ihtiyaca göre mevzu seçmek ve bilhassa “muktezâ-yı hâle mutabık” olacak şekilde ders yapmak, en makbul ve en ideal mânâdaki bir ders usûlüdür. Tâ ki, “Ata et, arslana ot” atmak durumuna düşülmesin.

Bu ise, ders yapanın-okuyanın bilgi, beceri, görgü, idrak, ihata ve tecrübe derecesiyle bağlantılı bir nokta. Haliyle, feyiz ve medar-ı istifade de ona göre olur.

* * *

Üstad Bediüzzaman’ın “iman, hayat, şeriat” meselesinde olduğu gibi, “siyasî ve içtimaî” sahada da vazifeli bir şahsiyet olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla, imanî bahisler gibi, içtimaî konularda da mektuplar yazmış, eserler, lâhikalar telif etmiştir. Derslerde, bunların da aynen okunması icap ediyor. Sıkıntı yok.

Peki, dert, sıkıntı, problem nerede?

Problem, umuma açık dersler esnasında “günlük siyasî konular”a girildiği noktalarda ortaya çıkıyor. Parti ismi, şahıs-lider ismi verildiği takdirde, bundan rahatsızlık duyanlar oluyor. Hatta, gücenip darılarak giden ve bir daha gelmeyenler de olabiliyor.

Böyle bir duruma sebep olmak, son derece üzüntü vericidir. İnsana vicdan azabını çektirir. Evvelâ, şunu düşünmek, hatta kendimize sormak lâzım: İman dersinden mahrûmiyetin yanı sıra, gücenip giden, nereye gider? Nereye gidebilir? O gidişinden ve gittiği yerde işlemiş olduğu şeylerden gelen vebâli, mesuliyeti kaldırabilir miyiz?

İşte, bu noktada nihayet derecede dikkat ve hassasiyet göstermek icap ediyor.

Riâle-i Nur’daki bahislerden, düstûrlardan hareketle, günlük-aktüel siyasete girmek, siyasî ve diplomatik gelişmeleri yorumlamak da mümkün. Ama, bu noktalardaki ihtiyacı özel toplantılarda ve husûsî mahiyette temin etmeye çalışmalı. Yani, meselenin bu cihetinde de herhangi bir boşluk bırakmamalı; ama, özel bir ihtiyacı karşılamak için umumun istifadesine halel getirmemeye, bilhassa imanî derslerin âhengini bozmamaya azamî dikkat ve hassasiyet göstermeli. İhtiyat ve tedbir, her zaman için iyidir.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*