Devrimci kapitalizm, gelenekçi kapitalizme karşı…

Image
Felsefî terminolojideki anarşi, komünist kapitalizmi doğru anlamamızı zorlaştırabilir. Avrupa’nın büyük ihtilâlinden sonra, dinsiz felsefenin öncülük ettiği çatışmalarda, bolşevizmi en tutarlı ifade eden kelimenin komünizm olduğunu düşünüyoruz.

Zihinlerin 20. yüzyıl bolşevizminin tortularıyla hâlâ kirli olduğu bir zamanda, komünistlerin kapitalizm ve faşizmi hedef tahtasına oturttukları meselesinin üzerinde kamuoyunun henüz derli-toplu bir çalışma göremediği zamanımızda, komünist kapitalistleri anlamak kolay olmayacaktır.
68 kuşağının komünistliği meşhurdur. Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’lerle anarşi çıkaran sol militanların bazıları günümüzün meşhur kapitalistleri arasında yer alıyor. Komünizm ile kapitalizm zihnimize zıt kutuplar olarak yerleştirildiklerinden, çevremizde bir çırpıda sayabileceğimiz yirmiden fazla meşhur zenginin 68 kuşağına mensup olmaları, bilinçaltımızı rahatsız etmiyor.
Bunlardan bazılarının merd-i kıptî usûlüyle medya sohbetlerinde, terörist zamanlarını sena ile zikretmeleri, onların kapitalistliklerine halel getirmez.
Komünizm bir ahirzaman ideolojisidir. Kapitalizmi sanayi devrimine bağlasak da, mahiyet itibariyle Adem Babamızdan bu yana fert veya cemaat şeklinde hep olagelmiş, insanlığın inançlarını, değerlerini ve fıtratını elindeki maddî imkânlarla zaman zaman tahrip etmiş kapitalizmin zaman ve çağlara göre şekil değiştirmesi, mahiyetine tesir etmez.
Fakat komünizmden bahsederken felsefî akımlardan, bu işin pirlerinden, hürriyetin istismarından, bozguncuların cemaatleşmesinden, ihtilâllerden ve ihtilâllerin sebep olduğu insan kıyımlarından bahsediyoruz. Ortak özelliklerinin semavî dinlere inanmayışları, gelenek ve kültürü reddetmeleriyle insanî değerleri “devrimcilik, emek, proleterya, yenilik ve sosyalistlik” sloganlarıyla tamamen tahrip olduğunu da biliyoruz. Statüko, durağanlık ve monotonluğu devrimin can düşmanı olarak niteleyen komünizmin büyük pedagogu Lenin’in maksadını anlayanlar, yaşadığımız kıtalar arası isyanları, yalancı baharları, kriz ve kaosları da az çok anlar.
Modern bolşevikler, mevcut bütün siyasî yapılara sızabiliyorlar. Al Gore kazansaydı, küresel ihtilâl “yumuşak gücü” yeniden liberalleri kullanacaktı. BOP’un idaresine daha çok Açık Toplumcular oturacaklardı. Gelenekçi oğul Bush’a bir neocon ekip verildi. Troçkici bu ihtilâlci ekipten, Afganistan ve Irak işgallerinin mimarı Paul Wolfowitz’in Dünya Bankası başkanlığına gelişine hayretle bakan gelenekçiler, komünizmin mahiyetini anlayamadılar.
20. yüzyıldaki Avrupa komünist hareketlerini incelediğimizde, bolşeviklerin her alana el attıklarını görüyoruz: Üniversite, ekonomi, askeriye, san’at, diplomasi ve politikanın tüm yelpazeleri… Din karşıtı biyoloji kadar; sosyoloji, psikoloji ve tarih de o günlerde revaçtadır. Sistematize olarak Batının kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiştir komünizm… Avrupa’yı habis bir ağ olarak kaplayan o günkü komünizm veya sosyalizmin buharlaşarak kaybolacağını beklemek hiç de akıllı işi olmamalı… İşte günümüzdeki kapitalizm karşıtı gösterilere, dünya metropollerindeki protestolara bu noktadan bakmak lâzım. George Soros’un da açıktan desteklediği ve elinin altındaki haberleşme ağlarıyla, rüşvetlerle sokağa topladığı insanlarla yaptığı hareket, sakın neoliberallerin önceliğindeki küresel komünist kapitalistlerin işi olmasın diye kuşkulanmamak mümkün değil.

DEVRİMCİ KAPİTALİZM İLE  GELENEKÇİLER SAVAŞI…

Necis ences ile temizlenir mi? Veya ahbes habîse tercih edilir mi? Bediüzzaman’ın bütün ihtilâl, kargaşa ve fesatlara sebep gösterdiği faizperest kapitalizme komünizm veya kendi tabirlerince sosyal kapitalizm alternatif olmayacaktır.
Devrimcilerin bir marifeti de mütemadiyen taktik değiştirmek. Bankalar sisteme entegre edilince fonlarla ekonomik ihtilâllere kalkışıyorlar. Kıtalar arası denizlerde köpek balıkları ve bilhassa Avrupa kıt’asında çekirge sürüsü ismiyle başlayan neoliberal finans tasarrufunu, gelenekçiler çok geç fark ettiler. Hatta bu hususta Avrupa ve Amerika’daki yetkililere ferasetiyle tehlikeyi önden haber veren birçok hukukçu, iktisatçı ve politikacı mevkilerini kaybettiler. Amerika’nın meşhur krizi, Arap baharları, AB’deki sıkıntılar, ihtilâl ve ayaklanmalar gösteriyor ki, 68 kuşağının finanse ettiği ikinci Deccaliyet taarruzu global anlamda ihtiyar dünyamızı sarsıyor. Bizdeki 12 Eylül faciası olmasaydı, hadiseler fıtrî mecrasında aksaydı Batı dünyası Türkiye’den ve dolayısıyla Bediüzzaman’ın Kur’ânî reçetesinden zamanlı haberdar olacak ve şu kısmî mağlûbiyeti yaşamamış olacaktı. Fazla gecikilmiş olduğuna inanmıyoruz. Avrupa ve Amerika’da sosyal hayatın birçok sahasına müdahale eden modern bolşeviklerin Asya’da uyguladığı Turuncu Devrimler, fesat projeleri ve Arap baharları, Deccaliyetin mahiyetini açarak herkese gösterdiğinden, bilmecburiye tedbir alınacaktır.

ÇARE…

Bediüzzaman’ın tabiriyle kâinatta tekâmül olduğu gibi sosyal hayatımızda da bir tekâmül söz konusu. İnsanlar fıtrî yürüyüşlerine bırakılsalar, ruhları kapitalizmdeki yanlışları hissedecek. Onlar da meşveretle o hatalardan kurtulabilecekler. Fakat “devrimci” isimli anarşizm veya Deccalizm bu güzel gelişmeye müsaade etmiyor. Hakperestlerin, mazlûmların giysi ve sloganlarıyla müdahale edip insanlığı barış, demokrasi ve adaletten mahrum bırakıyor.
Bediüzzaman, her yanından kan damlayan bu dehşetli hastalığın ilâcını Kur’ân tefsiri olan İşaratül-İcaz’da, 25. Söz’de, Lemaat ve daha birçok eserinde en güzel şekilde yazmıştır. Neoliberallerle ittifak kurmuş hükümetler, Müslümanların bu çareleri musîbetzede Batıya vermesini engelleyip duruyor. Sosyal kapitalist olan neoliberallerin faizin kötülüğüne veya karşılıksız insanî yardıma dair bir beyanını okuyamazsınız. Bundan önceki kriz, Müslümanların Kur’ân’la ortaya çıkmasına güzel zemin hazırladı. Türkiye’deki siyasal İslâmcılar, Avrupa’daki kiliseler ve ehl-i mektep olan hakperest aydınlar kadar da faize karşı çıkmadılar. Çıkamazlardı, zira ortakları devrimci kapitalistlerdi. Hatta bazı zavallı hocalara faiz lehinde fetvalar verdirerek onları bankaların yardımına koşturdular. Tüketim ve sefahetin yolunu banka ile açanlar, faizin girdiği her yerde kavga çıkardığını belki de bilmiyorlardı. Kur’ân’ın iki kelime ile kapattığı emek ve sermaye kavgasını Batı, belki de yeni bedeller ödeyerek kapatacak. Kim bilir…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*