Devrimlerin yolu demokrasiye çıkmaz…

Image
Siz de devrimlere sempati ile bakmaya başladınız mı? Hele Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’ye isyan eden meydanları seyredince, gazete manşetlerini süsleyen “DEVRİM” kelimesi size de munis gelmeye başlamıştır. Bu arada ihtilâl ile inkılâb kelimelerinin mânâları zihninizde birbirine karışmamıştır.

Lügatler, devrimi ihtilâlin karşılığı olarak veriyorlar. Okullarda bize ders verilen Fransız İhtilâli gibi… O büyük ihtilâli Bolşeviklerin Ekim ihtilâli, Mao’nun, Castro’nun, Latin Amerikalı solcuların ve Tito’nun devrimleri gibi… Humeyni’nin devrimi de buna dahil edilebilir… Mutlaka şurada zikredemediğimiz başka coğrafyalarda da devrimler olmuştur.
Devrimi, devrimciliği ve devrimcileri tasvip etmediğimizden bilgi eksikliğimiz olacaktır.
Devrimin devirmekten gelmediğini kim söyleyebilir… Paris’te Lui’leri, İstanbul’da İstanbul Hanedanını ve Rusya’da Çarları, devrimciler devirmişler. İhtilâl veya devrim kelimelerinin örfümüzde gördükleri mânâlar menfidir. Karışıklık, zorba, entrika ve haksızlıkla yapılan değişiklikler anlaşılır, bu kelimelerle. Meselâ bizdeki Demokrat Partiyi deviren 27 Mayıs askerî darbe ile Adalet Partisini bitiren 12 Eylül’e milletin İHTİLÂL ismini vermesi çok manidardır. Zihnimiz devrim ve ihtilâl mânâsıyla boğuşurken İslâm coğrafyasındaki halk hareketlerine de bigane kalamıyoruz. Bu ayaklanmaya hadiseleri “batılı gözlüklerle” tahlil edenler henüz isim bulamamışlar. Acele ile Tunus’taki harekete “Yasemin Devrimi” adını taktıklarına da pişmanlar. Zira halk; dini dışlayan hiçbir idareye selâm vermiyormuş. Kemalizm ile Komünizmin seksen küsur senedir, maneviyatını boşalttığı Doğu Avrupa ve Türkiye’de “Turuncu Devrim”den bahsetmek kolay da; gelenekleriyle, tarihiyle, kültürleriyle ve gündelik hayatlarıyla İslâmı her gün pratize eden bu toplumların isyanlarını, ayaklanmalarını ve direnişlerini, bizim devrimciler hâlâ anlayabilmiş değiller.
Ayrıca şu süreçte tarihle yüzleşme mecburiyeti de ufukta belirdi. Sevr’de Osmanlı aleyhine alınan dehşetli emperyalist kararlarda; Ankara’nın yanı sıra; Kahire, Bağdat, Şam, Yemen ve Kuzey Afrika’ya biçilen gömlekler de hazırlanmıştı. “Bu diktatörler kendilerini putlaştırmışlar!” diye suçladıkları putları Haim Naum, Georg Habbaş ve diğer Batılı teorisyenler bu coğrafyaya yerleştirmişti. Çeşitli vesilelerle özelliklerini sıraladığımız II. Avrupa’nın desteği olmadan ne Baas diktatörleri, ne Nasır, ne Burgiba ve ne de Kaddafi bu kadar uzun süre zulmedemezlerdi…

Devrimlerin ruhu
Arkalarını önceleri Sovyetler’e ve daha sonra “modern komünizm”i değişime uğratan II. Avrupa’ya dayayarak İslâm coğrafyasında en az çeyrek asırlık istibdatlar uygulayan diktatörlerin hatıratlarını incelediğimizde; genellikle Troçki, Lenin, M. Kemal veya Mao gibi devrimcilerle karşılaşırsınız… Âlemde putlaşan bu istibdat düşüncesinin çekirdek olarak ene veya egodan filizlendiğine ilimler şahit. İnsanlığın inkişafıyla hürriyetler de parlamaya başladı. İlim ve teknoloji “kapalı devreliğe” müsaade etmiyor. Freud ve Marks’ın hazırladıklarını Troçki ile Lenin kullanmıştı. İslâm dünyasında halk devrimleri ile halkla barışık kralları devirerek diktatör olanların ilham kaynağı ise Kemalizmdir.
Devrimcilerin önemli özelliklerinin başında semavî dinlere karşı olmak gelir. Avrupa devrimcilerinin olmazsa olmaz şartıdır. Bizdeki diktatörler ise Hz. Muhammed’in (asm) şeriat ve sünnetinden hazzetmezler. Halktan korkmasalardı, dinsizliklerini ilân edeceklerdi. Devrimlerin diğer önemli ayağı ise kapitalizmdir. Emekçi devrimlerinin genellikle Rotschild gibi global bankerlerle finanse edildiğini bilmeyenler, tarihe müracaat etsinler. Rotschild ile Troçki… Turuncu devrimci bir yazar Arap devrimleri demiş. Mantıktan yoksun… Devrimler milletler üstüdür. Anlaşılan Sovyetler’in dağılışından bu yana devrim kitaplarını karıştıramamış.

İhtilâl ile inkılâbın farkı…

İnkılâbın kalplerde başladığını, aydınlık olduğunu, kırmadan dökmeden fert fert insanların dünyasında çimlendiğini; zamana, mevsimlere ve bazan ömürlere ihtiyaç duyduğunu belirtmemizde fayda var. İhtiyaca binaen fıtratla paralel gelişen hadiselerdir, inkılâplar… Kışta nevalesi tükenmiş canlıların yardımına koşan baharın cemreleri beklediği gibi… Beşerî inkılâpların en büyüğü, en hızlısı, en başarılısı, en kalıcısı, en tesirlisi ve en güzeli Hz. Muhammed’in (asm) Kur’ân’la yaptığı inkılâb değil miydi? Ana rahminde olgunlaşan inkılâpları anlayabilmek için tabiatı dikkatli ve doğruca okumak gerekiyor. Çekirdek ile ağaç arasındaki benzerlik ve ilişkiyi o büyük inkılâbın oluşumunda da görebiliriz.
Arap dünyası bu büyük inkılâbı kültür olarak yaşayarak gelmişler. Tarihlerinde o inkılâbın isbatını yapan binlerce hadise ve unsur vardır. Onların ruhlarında tutuşturan hürriyet güneşi istibdatları reddettiği gibi; renkli-renksiz, beyaz veya turuncu devrimleri de kabul etmez. Arap dünyasına musallat olmuş cehalet, şeffaflaşan dünyanın imkânlarıyla kovulursa, Araplar aradıklarını bulacaklardır. Diktatörlerin giderayak “Bizi indirirseniz İslâmcılar gelir” diye feryatları da inkılâba karşı olan materyalist veya süfyanist devrimcilerin buradaki hürriyetlere taraf olmadıklarını gösteriyor.
Asr-ı Saadet inkılâbının zamanımıza nasıl tatbik edileceğini Bediüzzaman Hazretleri âyet, hadis, selef-i salihinin icmaı ve modern ilmin ittifağıyla eserlerinde ortaya koymuştur. Materyalist Avrupalı devrimcilerin temsilcileri, Kemalistlerin müdahaleleri olmasaydı, Anadolu’nun sinesinden yükselen hürriyet inkılâbından değil yalnızca Arap dünyası, Hıristiyanlık dünyası ile birlikte Lâtin Amerika da istifade edecekti. Gel gör ki, münafıklıkla iş gören Kemalistler; gâh Türkçüleri, gâh siyasal İslâmcıları ve hatta Kürtçüleri “devrimlerinde” kullanarak, hürriyet inkılâbını engellemeye çalışıyorlar. Kemalizmi rehber edinmede yarışan askerî ve turuncu vesayetli partilerin idare ettiği bir Türkiye’den, bu gün için Araplar hiç, ama hiç yardım beklemesin, zararlı çıkarlar, sonra…

 

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Selam a. Şükrü Hocam
    İnkilaptan bahsederken neden İran İslam İnkilabını es geçerler bizim Aydınlarımız ????? Bunu yapanlar Al-i Beyt olduğu için mi???? Bunu yapanlar Resulullah’ın (s.a.a) bize emanet ettiği ağır emanetlerden Al-i Beyt olduğu için mi????
    selametle

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*