Dine sarılalım, dünyaya değil!

Kendimizi şöyle bir yoklasak:

Din, iman, Kur’ân hizmetlerinin neresindeyiz?

Neredeyiz; dünya avında, mal ve mülk avında mı?

Kime, neye sarılmışız?

Dünyeviliğe mi, uhreviliğe mi?

Peygamberimiz (asm), şöyle buyurmamış mı?

“Ümmetim hakkında korktuğum şeylerden biri onların arasında malın çoğalması ve onun için birbirleriyle yarışıp çekişmeleridir.”1

Evet, bugün tam olarak korkulan başımıza mı gelmiştir!

Evet, Rasul-i Ekremin (asm), asırlar ötesinden dünya çapında şu tavsiyeyi ulaştırır bize: “Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin hem etin, hem kanındır!”2

Bediüzzaman, İslâmiyete sarılma mevzuunda, bu Hadis-i şeriften de aldığı ilham ile şöyle bir değerlendirmede bulunur:

Şu zamanın medenî engizisyonu müthiş bir vesileyle, bazı ezhanı telkih ile, bir kısım nâmeşru evlâdını vücuda getirip, İslâmiyete karşı kinini ve hiss-i intikamını icra eder. Diyanetsizliğe veya lâübaliliğe veya Hıristiyanlığa temayüle veya İslâmiyetten şüpheyle soğutmaya bir kapı açmak ister.

İşte o desise şudur: “Ey Müslüman, bak nerede bir müslim varsa binnisbe fakir, gafil, bedevîdir. Nerede Hıristiyan varsa, bir derece medenî, mütenebbih ehl-i servettir, demek…” İlâ âhir.

Ben de derim ki:

Ey Müslüman! Biri maddî, biri mânevî, Avrupa rüçhanının iki sebebinin şu netice-i müthişiyle, o neticenin tesir-i muharribanesine karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört elle sarıl. Yoksa mahvolursun!”3

“Ulemâü’s-sû”/ilmiyle amil olmayan ve cerbeze yapan bilgi sahipleri Kur’ân ve Sünnet hakkında bile şüphe ve vesveseler veriyor! Kur’ân ile hadisin arasını açmaya çalışıyor!

Oysa, hadis yoksa, Sünnet-i Seniyye yoksa; Kelime-i Şehadet yok, namaz yok, oruç yok, zekât yok, hac yok, ahlâk yok, yemek, içmek, uyumak adabı yok, istikamet yok, hayat yok!

Zira, âyetlerde temel kanunlar, anayasa maddeleri gibi esas kurallar konur. Hadis-i Şerif ve Sünnet-i Seniyye onları tefsir eder, açar ve yaşayarak örnekleme yapar.

Dipnotlar:
1- Hâkim, Müstedrek, II, 316/3139; Heysemî, I, 128.
2- El-Medînetü’l-Münevvere, el-Mektebetü’l-Ilmiyye, s. 121.
3- Sünûhat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 76-77.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*