Dinî hizmetler ve siyaset

Dinî hizmetlerin, toplum nezdinde etkili ve başarılı olması için onu yapan din âlimleri ve yapıların hasbî, devletten bağımsız olmaları, hiçbir cereyan veya kişi ile ticarî ve siyasî ilişkiler içinde bulunmamaları lâzımdır.

İslâm Tarihi’ne baktığımız zaman, başarılı dinî hizmetlere imza atmış başta dört mezhep imamı olmak üzere, Abdulkadir Geylani, Bahattin Nakşibend, İmam Gazalî, İmam Rabbanî, Mevlânâ Celâleddin Er Rumî, asrımızda Bediüzzaman Said Nursî gibi mümtaz din büyüklerinin hür ve bağımsız hizmet yaptıkları görülür. Bu âlimler hiçbir zaman, dindar kimlikli de olsalar zamanlarındaki siyasî cereyan ve kişilere biat etmedikleri, hiçbir makamla ticarî ve siyasî ilişki kurmadıkları yakinen bilinmektedir. Onlar, halkın ve devletin kendilerine sunduğu maddî imkânları ve makamları ret ederek, “Biz kimseden bir karşılık istemiyoruz. Bizim ücretimiz Allah’a aittir” diyerek halisane iman ve Kur’ân hizmeti yapmışlardır. Onlar, gerektiğinde yöneticilere yol göstermişler, hatalı uygulamalarında cesurca ikaz vazifesini yapmakla yetinmişlerdir.

DEVLET DİNÎ YAPILARI RAHAT BIRAKMALIDIR

Ülkemizde sivil iman ve Kur’ân hizmeti yapan çok sayıda dinî cemaat ve tarikat vardır. Bunların çalışmaları toplum kesimlerinin iman ve ahlâkını takviye etmektedir. Bu çalışmalar olmasa, yanlış devlet politikalarının bunalttığı toplumda, suçlar ve cinayetler pıtrak gibi yaygınlaşırdı. Bu durumda güven ve huzur yok olurdu. Güvenlik güçleri, oluşacak sosyal patlama ve çatışmaları önlemekte aciz kalırdı. Onun için devlet ve siyasî iktidarlar bu dinî yapıları, kanunlara ve asayişe aykırı işler yapmadıkça rahat bırakmaları, politize ederek hizmetlerini sulandırmamaları gerekmektedir.

Zira belli bir siyasî cereyandan beslenen ve ona biat eden dinî yapıların toplum nezdindeki prestiji ve etkisi, destek verdikleri cereyanın mensuplarına münhasır kalır. O cereyana muhalif olan geniş bir kesim onları dinlemez, irşatlarından mahrum kalır.

SİYASETE BULAŞAN DİNÎ YAPILARIN SONU KÖTÜ OLUR

Yakın geçmişte DP, AP ve DYP gibi partilerle iktidara gelen Demokrat idareler, dinî hizmet yapılarına müdahale etmezken son dönemlerdeki iktidarlar, içlerinde Nur Gruplarının da bulunduğu bu yapıları makam-mevki ve maddî destek tuzaklarıyla politize etme yoluna gittiler. Ne yazık ki bunların önemli bir kısmı Yeni Asya Camiası hariç, bu tuzaklara balıklamasına atladılar. Bunun neticesinde gösterişli hizmet merkezlerine, yurtlara, son model arabalara sahip oldular. Ancak ihlâsları bozularak o imkânları bahşeden siyasîlere seçimler öncesi desteklerini ilân ettiler ve onların propagandalarını gönüllü olarak yaptılar.

Sözün Özü: Diyanet dahil Cemaat ve Tarikatlar, başarılı ve ihlâslı hizmet yapmak istiyorlarsa geçmişte İslâm’a hizmetleriyle temayüz etmiş İslâm büyüklerine iktida edip, ticaret ve siyaset tuzaklarına düşmemek için dikkatli olmaları lâzımdır. Bu tuzaklara düşen dinî yapıların ne hale geleceğini malûm cemaatin başına gelen dehşetli felâketten anlamaları lâzımdır. Öyle görünüyor ki, bu hususta pek ibret alınmadığı müşahede edilmektedir.

İbrahim Ersoylu

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*