Diyanet, Siyaset ve Kemalizm

Güzel bir söz vardı, “Camiye, kışlaya, okula siyaset girmesin” diye.

Yerinde ve yılların tecrübesi ile söylenmiş bir söz bu.

Hakikaten öyle.

Camiyi ve içindekileri günlük siyasetten uzak tutmak lazım.

Askeri kışlası içinde siyasete bulaştırmamak lazım.

Eğitim kurumlarını da…

Çünkü bu kurumlar umumun ortak malıdır.

Her görüş ve düşünceden insanların içinde bulunduğu kurumlardır.

Aksi durumlar çok zararlı oluyor.

Asker siyasete karıştı, ihtilaller oldu, ne oldu?

Ülke zarar etti, millet zarar etti, hatta bizzat askerin kendisi zarar etti.

‘Milli Görüş’ ekseninde siyaset yapan teşkilat Dini ve dini kurumları siyasetlerine alet ettiler, İmam Hatip liselerini arka bahçeleri olarak gördüler, cami imamlarına siyasi vaaz ve hutbe okuttular ne oldu?

Kendileri zarar etti, millet zarar etti.

Eğitim kurumları bir ara siyasete bulaştı. Üniversitelerde kurtarılmış bölgeler ilan edildi, ne oldu?

Eğitim zarar etti, körpecik gençler hayatını kaybetti, eğitimleri bitti.

Çözüm?

Devletin temel kurumları günlük siyasetten uzak duracak.

Herkes kanunlarla kendisine çizilmiş vazifelerle uğraşacak.

Siyaset yapmak isteyen gidecek zemininde yapacak.

Bilhassa Diyanet Kurumu çok dikkat edecek.

Günlük siyasi meseleleri vaaz kürsülerine, hutbe makamlarına konu etmeyecek.

Vaaz kürsüleri imanın, Kur’an’ın ve İslamın anlatıldığı yerlerdir.

Hutbe makamları insanları Allah’a, Peygambere, ahirete çağırma yerleridir.

Asla ki günlük tartışmalı konuları müzakere etme yeri değildir.

Niçin böyle ikaz ediyoruz?

Sebebi bu:

Son günlerde şahit olduğumuz dehşetli hatalar yapılıyor.

Bazı tarihi hadisler bahane edilerek, alakalı alakasız Mustafa Kemal gibi siyasi ve tarihi bir şahsiyetten övgü ile bahsediliyor.

Bu uygun bir durum mu?

Bu işi organize edenlerin hiç mi vicdanı sızlamıyor?

Mustafa Kemal on beş yıl cumhurbaşkanlığı yapmış bir siyasi kişiliktir. Üstelik bu süre içinde CHP parti başkanlığını da devam ettirmiş. Tek Parti İdaresinin en önündeki kişi. Böyle siyasi bir kişiyi anma ve övme yeri cami kürsüleri değildir. Cami kürsüleri ve hutbe makaları siyasete alet edilemez. Mustafa kemal gibi bir kişiliği bu kürsülerden gündeme getirmek doğrudan siyasete dahil olmaktır.

Böylesine kürsülerin siyasete alet edilmesi vicdan sızılatıyor.

Böylesine siyasete karışanlar umumun hakkına tecavüz ediyorlar.

Ağır bir vebal altında kalıyorlar.

Şimdi birileri de çoksa İnönü’den, Ecevit’ten Demirel’den, Özal’dan övgü ile bahsetse ne olur o kürsülerin hali?

Buradan Diyanet Kurumunu uyarıyoruz.

Bu tür siyasi aletlerden vazgeçiniz.

Hutbeleri ve kürsüleri tartışmalı siyasi meseleler ile meşgul etmeyiniz.

Sizlerin görevi tüm milleti İman ve Kur’an’a davet etmektir.

Yoksa, 12 mart diyerek, 18 mart diyerek, cumhuriyet diyerek, veya başka bir özel günü bahane ederek yıllarca CHP genel başkanlığını yapmış bir zata övgüler yağdırmak değil.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Muhterem yazarımızdan Allah râzı olsun.. Çok önemli bir mes’eleyi dile getirmiş.. Efkâr-ı âmmenin hissiyâtına tercümân olmuş. Tebrikler sunuyorum..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*