Doğru yerde durup yanlış yapanlar

Doğru yerde durup; doğru işler yapanlar var. Yanlış yerde durup; yanlış işler yapanlar olduğu gibi.

Elbette doğru olan, ideal olan doğru yerde durup; iyi ve hayırlı işleri yapmaktır. Velâkin bu her zaman mümkün olmuyor. “Beşerdir şaşar” misali oldukça iyi, dürüst olmasına rağmen, bilerek veya bilmeyerek yanlış işlere tevessül eden çokça insan var. Üstadın, “çok iyiler var ki iyilik niyetiyle kötülük yaparlar” tesbiti buna en güzel örnektir.

Çok iyi niyetli, iyi insanların nasıl ki bilerek veya bilmeyerek bazen yanlış işlere tevessül etmesi mümkün ise yanlış yollarda, yanlış yerlerde durduğu halde hangi niyetle olursa olsun bazen hayırlı işlere imza atanlar da oluyor.

Geçmişte ezanın Türkçe olarak okunmasında önemli payı olan mânevî değerlere mesafeli durmayı meslek edinen bir partinin, Demokrat Parti’nin ezanı tekrar aslî durumuna getirmesi için Meclis’te yaptığı teklife aynı partinin bu defa bu teklife müsbet yaklaşımda bulunup destek vermesi yanlış yerde durmayı meslek edinen bu partinin, nadiren de olsa doğru işler yaptıklarına örnek bir tavır olsa gerek. Ayrıca bu partinin geçmişte bazı İmam Hatip Okullarının açılmasına vesile olması da kayda değer bir icraattır.

Doğru yerde durup, yanlış işler yapanlar da var. 12 Eylül askerî darbesini bir çok sözde demokrat, hatta dindar kesimlerin alkışlayarak, duâ ederek destekte bulunmaları; darbe anayasasına “evet” oyu kullanmaları doğru yerde durdukları halde izahı mümkün olmayan yanlışlara tevessülün bariz bir örneğidir.

Aynı şekide yanlış yerde durdukları halde, az sayıda da bazı solcu grupların 12 Eylül darbesine karşı çıkmaları; anayasalarına da “hayır” oyu kullanmaları da kayda değer tercihtir.

Bu meyanda Üstad Bediüzzaman’ın tavsiyelerinin gereği olarak Demokrat siyasî kadrolara yardımcı olup, nokta-i istinat olmakla vazifeli olan şakirtlerin kahir ekseriyetinin bu tavsiyeleri görmezden gelerek hemen her seçimde güçlü partilerden yana desteklerde bulunarak rey kullanmaları da doğru yerde duran; fakat yanlış tercihlerde bulunanlardır.

Yine dindar kimliğiyle bilinen mevcut iktidarın uzunca bir süre bandrol masalıyla Risale-i Nur basımına ve neşrine getirdiği yasak da doğru yerde durduğu halde, yanlış işlere imza atanların bariz bir örneği olduğu halde; bu yasağı Anayasa Mahkemesi’ne ve Danıştay’a götürerek Risalelerin basım ve neşrinin önünü açmaya vesile olan malûm partinin bu müsbet hareketi de yanlış yerde duran, fakat bazen de hayırlı işlere sebep olanların kayda değer bir hizmeti olsa gerek.

Görüldüğü gibi, doğru yerde durdukları halde bazen yanlış yapanlar olduğu gibi; yanlış yerde duran, fakat bazen de doğru işler yapanlar da var. Burada Üstadın; “fena ve fani bir adamın güzel ve baki şu sözü…” diyerek Tevfik Fikret gibi menfi bir adamın doğru bulduğu bir sözüne atıfta bulunarak Risale-i Nur’da yer vermesi bu konu ile alâkalı dikkate alınması gereken yerinde bir tesbittir. Demek ki doğru yerde duranlar her zaman doğru işleri yapmadıkları gibi; yanlış yerde duranlar da her zaman yanlış işleri yapmıyorlar. O halde bize düşen de hakperestliği gözeterek, hak ve hakikati kim söylüyorsa ve gereğini de yapıyorsa ona taraftar olmaktır. Kimin söylediğine, kimin yaptığına bakmadan hakkın ve haklının yanındaki yerimizi almaktır. Bizimkiler hep doğruyu söyler, hep doğru işleri yapar; ötekiler hep yalan söylerler yanlış işleri yaparlar gibi tarafgirane, toptancı anlayış ve yaklaşımlara sapmadan her halükârda doğrunun yanında; yanlışın karşısında olmayı prensip edinmek hakperestliğin bir gereğidir.

Hüseyin Gültekin

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*