Doktorluk mesleği, hastalıklar, hastalar hakkında kısa bir değerlendirme

Birçok gencin kendileri ile ilgili ve birçoklarının ebeveynlerinin de çocuklarıyla ilgili istek ve ideallerinde doktorluk mesleği vardır. Çok küçük yaşlardan itibaren bu ideal için hazırlanmaya çalışılır. Bu idealin temelinde doktorluk mesleğinin cemiyet içindeki itibarının, yüksek maddî gelir kazanmak imkânının rolü olabilirse de, doktorluk mesleğinin kazanılması hem zordur ve hem de doğrudan insan hayatıyla ilgili olması sebebiyle mesuliyeti büyüktür.

Bediüzzaman’ın doktor talebeleri de olmuştur. İlk Barla hayatındaki doktor talebesi Ali Kemal Bey’e yazdığı ve Barla Lahikasında yer alan mühim bir mektubunda verdiği önemli mesajlara göre; aslında sadece doktor (tabib) olmak -birçok insanın telakkisinin aksine- çok önemli değildir; “Mü’min bir doktor (tabib) olmak” çok önemlidir. Çünkü, bütün varlık âlemi içinde en kıymetli olan hayattır. Bütün varlıkların içinde en kıymetlisi de, insandır. Doktorluk (tabiblik, tıp mesleği), insanın hayatıyla doğrudan ilgili, onun hastalıklarını iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek maksadıyla başvurulan teknik ve ilmî çalışmaların tümünü ifade ettiği için, insan hayatına hizmet, vazifeler içinde en kıymetlisidir.

Fakat, insan hayatı onun sadece bu dünyadaki geçici fanî hayatından ibaret değildir. İnsan hayatına hizmetlerin en kıymetlisi de, insanın bu dünyadaki fani hayatının her fani için erken veya geç mukadder ve kaçınılamaz olarak sona ermesiyle başlayacak ve kaçınılamaz olan ebedî hayatının saadeti için çalışmaktır. İnsanın bu dünyadaki fani hayatının bütün kıymeti ve ehemmiyeti, aslında dünyadaki ölümünün sonrasında başlayacak ebedî âhiret hayatına bir çekirdek, başlangıç ve kaynak olması bakımındandır. Bir Hadis-i Şerifte “Dünya âhiretin tarlasıdır” bir atasözümüzde de “Ne ekersen, onu biçersin” denilmektedir. İnsanın, ebedî hayatını zehirleyecek ve bozacak şekilde sadece dünya hayatını düşünmesi, anî bir şimşeği ebedî bir güneşe tercih etmesi gibi bir deliliktir.

Doktorların insan hayatına hizmeti, onun sadece dünyadaki hayatına hizmetten ibaret olmamalıdır. Şuarâ Sûresi 80. Âyetinde Hz.İbrahim’in (A.S.) dilinden naklen bildirilen bir hakikat olarak dikkat çekildiği gibi, hastalığı da, onun şifasını da veren Allah’tır; doktorlar, hastalığı veren Allah’ın o hastaya “Şafi” (şifa veren) ismini tecelli ettirerek şifayı da vermesine vasıta olurlar. Hastalığının şifa bulması için doktora müracaat etmek, Allah’ın (C.C.) Şafi (şifa veren) isminin kendisinde tecelli etmesi için fiili duada bulunmak manasında olmalıdır. Ve bu fiilî dua, sözlü duayla birlikte hasta ve yakınları tarafından ihmal edilmemelidir. Bunun aksine, doktorun kendisinin veya hastanın ve hasta yakınlarının doktoru şifa verici olarak görmelerinde, en büyük günah olan “şirk” (Allah’a ortak koşmak) kokusu bulunur. Maalesef bu mühim gerçeğe cehaletle veya inançsızlıkla aykırı davranarak bazı doktorlar kendilerini “hakikî şifa verici” gibi görürken, bazı hasta ve hasta yakınları da doktorları “hakikî şifa verici” olarak görmek gaflet ve dalaleti içine girerler.

Doktorlar, Allah’ın (C.C.) en mükemmel olarak yarattığı varlık olan insanın anatomisini, fizyolojisini diğer meslektekilere göre çok daha iyi öğrenmeleri sebebiyle Allah’a imanları diğer meslekteki insanlara nisbeten çok daha fazla olması gerekirken, bunun tam aksinin örneğini veren doktorların da oluşu, asıl hakikat karşısında herkesten çok, bu neviden maddiyatçı ve gafil doktorların hasta olduğunu gösterir. Böyleleri, Kur’an’ın kudsî eczanesinden İslâm imanına ait ilaçları alabilseler, hem kendi hastalıklarını ve  hem de insanların maddî hastalıklarının yanında manevî hastalıklarını da tedavi edebilirler.

İnsanların asıl ihtiyacı olan doktorlar, böyle mü’min doktorlardır. Kendisi doktor olmak isteyenler doktorluk mesleğinde kendilerine böyle bir hedef seçmeli; çocuklarının doktor olmasını isteyenler de, çocuklarını doktorlukla ilgili böyle bir hedefe göre yetiştirmelidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*