Dört eksenli siyaset ve demokratlık

Yer yüzünde var olan her bir varlığı ve manayı ifade eden kelime ve kavramlar vardır. Bu kavramlar, bu şeylerin ve manaların aynı zamanda adıdırlar. Bu kalıp ve paketlerden her birini görünüş ve aldığı isim itibariyle mana-yı ismi olarak düşünürsek, paketin içinde bulunan ve pakete bir değer ve muhteva kazandıran halini ise mana-yı harfi olarak düşünürüz. Bu iki ilişkiyi zarf- mazruf ilişkisi olarak da ele alabiliriz.

 

Milletimiz nezdinde yüz yıldan fazla bir geçmişi olan cumhuriyet, meşrutiyet, hürriyet ve demokrasi gibi mefhumlar, uygulanmaya çalışıldığı zaman ve şartlara ve süreçlere göre değişik görünüş ve mahiyetler kesbetmiştir. Bu husus ise özellikle siyasî ve içtimaî hayatımızda ortaya çıkan ikiyüzlülüklerin kaynağı olmuştur. Ülkemizin yüz yılı aşan bu hürriyet, meşrutiyet, cumhuriyet ve demokrasi serüveninde tâ işin başından bu yana, en büyük emeği olanlardan biri şüphesiz ki Bediüzzaman’dır.

Bediüzzaman, Meşrutiyet yıllarından itibaren yazdığı eserlerinde ve tüm faaliyetlerinde toplumu hem inanç hem de içtimaî cihetten aydınlatarak reçeteler sunmuştur.

Bu mânâdan olarak millet iradesinde ve idaresinde çok önemli bir yeri olan içtimaî hayatımızdaki siyaset profilini ve siyasi partileri, tarifini yaptığı dört eksenli bir siyaset ekseni ile ortaya koymuş, “Beyanat ve Tenvirler” isimli eserinde ve mektuplarında net izahlarda bulunmuştur.

Bunlardan birincisi inançsızlık ve din düşmanlığı ekseninde, ikincisi din ve dindarlık ekseninde, üçüncüsü ırk ekseninde ve dördüncüsü ise hak ve hürriyetler ekseninde yapılan siyasettir. Bunlardan birincisi milletin inançlarına ters düşmesi, ikincisi umumun malı olan ve elmas değerinde bulunan dinin daha çok hile ve yalanlara dayanan siyasete alet edilmesi, üçüncüsü ise Kur’ân ve İslâmiyetçe lanetlenen ırkçılık fikrini öne çıkarıp nifak ve parçalanmaya sebep olacağından, bu üç siyasi çizgiyi milletin aleyhinde bulur ve tahlil eder.

Bediüzzaman, dinsizliğin, din ve dindarlığın ve ırkçılığın alet edildiği siyaset eksenleri karşısında, din ve vicdan hürriyetinin öne çıktığı bir siyaset ekseni olan “Ahrar-Demokrat” çizginin bütün husisiyetlerini ortaya koyarak, ”Emirdağ Lahikası” adlı eserinde “Bu Demokratlar hürriyet-i Şer’iyenin kamil mânâda bu vatanda hakimiyetine vesile olacaklardır…” diyerek daima ahrar ve Demokratları destekler. Bu desteğin en ehemmiyetli bir diğer sebebi ise tabii ki siyasetteki dinsizlik, dini kullanarak istismar etme ve ırkçılık telakkilerinin asla ahrar ve demokrat çizgi içinde tutunamayacağı fikridir. Millete zararlı bu üç çizgi Demokrat iktidarlar ve onun devamı olan partiler zamanında, millet nezdinde kabul görmemiş, bu sebeple demokrat çizginin iktidar dönemlerinde milletimiz hem maddî hem de manevî olarak terakki etmiştir.

Geçmiş bir asra yakın hadiselerle günümüz hadiselerinin fikir ve görüşlerini teyit ettiği Bediüzzaman’ın görüşlerine rağmen millete sunulan reçete ve içi boş paketlerin ise milleti aldatmaya matuf, “kemiyeti çok keyfiyeti yok” olan kirli siyasetin ikiyüzlülüğünü ortaya koyması dışında millete bir faydasının olmadığı izahtan varestedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*