Kahraman Dr. Alâeddin Yılmaztürk’ün ardından…

Bolu eski senatörlerinden Dr. Alâeddin Yılmaztürk’ün vefat ettiği haberini gazetemizde okuyunca, hem ona rahmetler diledik, hem de maziye ait bazı şeyleri hatırladık.

Geçen günlerde eski bakanlarımızdan Nevzat Ercan ve yine eski milletvekillerimizden Nureddin Tokdemir ile sohbet ederken, özellikle 70’li yıllardaki Meclis v.s. üzerinden lâf açılınca Nevzat Bey’e, “Hani 70’li yıllarda mecliste Alâeddin Yılmaztürk’ün bir konuşması olmuştu da, orada o Bediüzzaman Hazretlerini müdafaa etmişti” dediğimde, o da mevzuu hatırlayıp tasdik etmişti.
Gençlik yıllarımıza tekabül eden o hadiseye muttalî olmuş ve hiç unutmamıştık. Tabiî, Üstadımızla alâkalı bir şey olunca da unutmamız zor oluyor biraz. Gerçi ne olmuştu da o konuşmayı yapmıştı, onu tam hatırlayamadıysak da, hadisenin esasını biliyorduk. Üstadın isminin söylenmesinin cesaret istediği o yıllarda Alâeddin Yılmaztürk, kahramanca TBMM kürsüsünden onu müdafaa etmişti.

Vefat haberini aldıktan sonra, ‘Son Şahitler’de okuduğumuz, onun Üstad’la alâkalı anlattıklarını hatırladık. En çok da; bir gün bir konsere giderken yolda karşılaşmalarını ve Üstad’ın onu konsere gitmekten men ettiğini, yine bir gün İstanbul’da bir belediye otobüsü ile seyahat ederken, Üstadın da aynı otobüste talebeleriyle seyahat ettiğini, hem de ayakta olduğunu görerek, ona oturacak yer temin ettiği hatıralarına dikkat etmiştik. Ayrıca bu Meclis konuşması da hatırımıza gelmiş, fakat net olarak tam hatırlayamamıştık. Bunu kime sorup da, tasdik ettireyim derken, aklıma o hadiseyi hatırlayabileceğini zannettiğim zâtlardan biri olarak kadim dostum, kardeşim Ömer Yavuzyiğitoğlu geldi. Ve ona gece telefon ettiğimde, sohbetten çıkıp eve doğru gittiğini söyleyerek, “Evet, o hadiseyi hatırlıyorum, eve gidince bir daha bakıp sana bildireyim” dedi.

Ömer kardeşim sağ olsun, bize hemen bilgiyi yollamış. Onun yolladığı şekilde hadise şöyle imiş: “O yıllarda Diyanet İşleri bütçesinin müzakereleri esnasında CHP, Diyanetin bütçesini kısmak için Üstad üzerinden meseleyi yürütmeye kalkışıyor. Necmeddin Erbakan geri çekilince (hâlbuki biz Erbakan’ın sahiplenip, müdafaa edeceğini zannediyorduk, ama o yapmadı, Alâeddin Bey yaptı.) A. Yılmaztürk çok heyecanlı bir konuşma yapıyor ve konuşmasını, Üstadı ve fikirlerini savunmak tezi üzerine kurarak Diyanet bütçesinin arttırılmasını savunuyor. AP sıralarından hararetle bu konuşması alkışlanıyor. Bu görev, bizzat Demirel tarafından rahmetli Yılmaztürk’e verilmişti.

Ondan başka bir de, Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanı olmak istemesinin önlenmesi için de, yine Demirel tarafından özel olarak görevlendiriliyor. Bu önleme işinin mutfak çalışmasını büyük bir titizlikle yerine getiriyor ve sonuçta Faruk Gürler TBMM’de tek başına sırada oturur halde kalıyor, onun o halini o zaman, Milliyet gazetesi tam sayfa olarak vermişti.”

İşte kahraman Alâeddin Yılmaztürk, gerçekten ismiyle müsemma olarak, böyle dinimizi yükseltici işler yapmıştı. Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun. Hâlen neşriyat faaliyetlerimizde faal olarak hizmet veren yeğeni, kardeşimiz Azam Bey ve diğer akrabalarına Allah’tan sabırlar dilerim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*