Duânın kuşatıcılığı

8 Şevval, Hicretin 19. senesi, Şam

Vakit epeyce ilerledi. Gece, karanlık elbisesini kuşanıp yavaşça üstümüze uzandı. Pencereden bakıyorum; yıldızlar ipil ipil yağıyor, Ay parıldıyor. Gökyüzüne efsunlu bir manzara hâkim. Ya yeryüzünde… Titrek kandil ışığının aydınlattığı evler yıldızlara benziyor. Kim bilir her biri koynunda ne hikâyeler saklıyor.

Onlar da benim gibi yalnızlıklarını paylaşır mı evdeki tabure ve minderleriyle? Hiçbir gediği olmayan duvarlara bakıp konuşurlar mı? Yahut kalabalıklar içerisinde yalnız kalmaktan mı dert yanarlar?

Mescid-i Nebevideki günler çıkıp geliyor ansızın aklıma. Ne mübarek günler, gecelerdi… Sırf Rabbimizin rızası için çalışıp didinen, Hz. Peygamberin (asm) ağzından ne çıksa zihnine nakşeden, onun bir dediğini iki etmeyen suffa ehli nerelere dağılmıştır Allah bilir! Belki bazıları evlenip çoluk çocuğa karışmıştır. Bazısı benim gibi seyyah olup yollara düşmüştür; gönül ateşini dindirmek için soğuk su arıyordur, kalbindeki korkuyu gidermek için gece gündüz Rabbine yalvarıyordur.

Her gece yatmadan evvel Rabbim’e halimi arz ediyor, böylece sükûna eriyor, huzur dolu iklimlere varıyorum.

Allah’ım! Senden iffet ve dünya, dinim, aile efradım ve malım hakkında afiyet istiyorum. Allah’ım, eksiklerimi ört, korkumu emniyete çevir. Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden gelecek günah ve felâketlere karşı beni muhafaza eyle. Alt tarafımdan farkında olmayarak helâkete götürülmekten sana sığınırım.1

Böyle öğrendim Güllerin Efendisinden (asm). Sıkıntımı, neşemi, korkumu, telâşımı Rabbim’e bildirmemi ve O’ndan yardım dilememi tembihlerdi bana sık sık. Daha nice duâya dururduk beraber ezan okunurken, yağmur yağarken, gök gürlerken…

Allah’ım! Seni, hamdınla tenzih ederim. Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini talep ederim. Allah’ım ilmimi arttır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lütfet. Sen lütfedenlerin en cömerdisin”.2

Hiç unutmam bir gün mescitte, Rasulullah’ın çevresinde halkalanmış, sohbetini dinliyorduk. O zamana kadar kendisinden hiç işitmediğim bir duâ duydum.

“Ey kalpleri çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!”

Hz. Peygamber’in (asm) bu duâsı ilgimi çekmişti. O ki, ismet sıfatının sahibiydi. O ki, cennetle müjdelenmişti. O ki, Allah’ın sevgilisiydi. O ki, âlemlerin yaratılma sebebiydi. Merakımı yenemeyip sordum.

“Ey Allah’ın Resulü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?”

“Evet! Kalpler, Rahman’ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir.”3

İşte o gün bugündür, hiçbir şeyin garanti olmadığı bilinciyle, korku ve ümit arasında yaşarım. Son nefesimi Müslüman olarak vermeyi arzular, bu küçük dileğimi duâlarımın arasına katarım.

Dipnotlar:

1- Bezzar’dan. 2- Kütüb-i Sitte, 1824. 3- Tirmizi, Kader: 7.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*