Dünya evine girerken dünyevîleşmek

Malûmunuz düğün mevsimi başladı. Rabbimiz bu telâşe içinde olan gençlerimize iki cihan saadeti nasip etsin!

Bu yazımız düğün hazırlıkları esnasında dâvetiye, takı, kılık kıyafet ve ev eşyası konusundaki israf bir yana “eğlencenin dozu” ile ilgili. Geçtiğimiz günlerde düğün eğlenceleri ile ilgili bir yazıda okuduklarım, “Demek bu da oldu!” dedirtti.

EĞLENCENİN DOZU KAÇARSA

Şimdilerde dindar kimliğiyle bilinen çevrelerde kına düğün organizasyonlarında yeni bir moda var: Başörtülü DJ’ler. Yani artık başörtülü hanımlar da programın müzik ve eğlence kısmından sorumlu durumdalar. Kendi şirketlerini kuruyorlar, kadınlar matinesi gibi çalışıyor, kendi video ve reklâmlarını da yayınlıyorlar. Organizasyonu yapanlar da, talep edenler de “Nasıl olsa kadın kadına eğleniyoruz. Zaten alkolsüz eğlence” diye düşünüyorlar. Kimi zaman akşam 9’dan sabah 5’e kadar devam eden bu eğlenceler, beylerin de desteğini alarak yurt dışında da yayılıyor. (Kaynak: www. ahvalnews.2.com)

HELÂL DAİRE KEYFE KÂFİ

Dinimiz kolaylık dini. Kur’ân ve sünnetin çizdiği helâl daire de harama girmeye ihtiyaç duymayacak kadar keyfe kâfi. Eğlence konusundaki helâl daire de harama ihtiyaç bırakmıyor.

Lâkin etrafımızda gördüklerimiz ve okuduklarımıza bakınca ipin ucunun kaçtığı da ortada. Eğlencenin alkolsüz olması, onun “meşrû ve helâl” olması için yeterli mi sizce?

Peygamberimizin (asm) konu ile ilgili hadis- lerini ve müfessirlerce yorumlarını okuduğumuzda şarkı söylemenin, dinlemenin caiz olduğunu görüyoruz. Düğünlerde, bayramlarda ve bir takım merasimlerde def çalındığını ve şarkı söylendiğini duymuş ve buna engel olmamıştır. Burada önemli olan, şarkı sözlerinin insanı isyana, harama sevk etmemesi ve sözlerin Allah’a isyan mânâsı taşımamasıdır. Şarkı ve müzik, dinleyicilerin şehevî duygularını tahrik mahiyetindeyse haramdır, yasaktır.

HANIM HANIMA MI?

İşin diğer yönüyse “nasıl olsa hanım hanımayız” deyip sınırları kaldırmak. Nur Sûresi’nin 31. âyeti bu fikirden kaynaklanan bir olay üzerine inmiştir.

İbni Kesir, Mukatil bin Hayyan’dan, o da Cabir bin Abdullah el-Ensarî’den şöyle rivayet eder:

“Esma binti Mirsed’in (ra) hurmalığı vardı. Kadınlar oraya etek giymeden, göğüsleri, saçları ve ayaklarındaki halhalları açık olarak giderlerdi. Esma (ra), “Bu görünüşünüz ne kadar çirkin” dedi. Bunun üzerine, “Mü’min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar” âyeti nazil oldu.” (İbni Kesir, Tefsir, 3/283. Süyuti. 5/104.)

ERKEKLERİN MESULİYETİ FAZLA

Yani dinimizin tesettür emri sadece karşı cins için değil hanım hanımayken de geçerlidir. Aynen erkeklerin de birbirlerine karşı tesettürlü olmaları gerektiği emri gibi.

Müfessirler Nur Sûresi 30. âyetteki “Mü’min erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar!” emrinin mü’min kadınlara tesettür emrinden daha önce gelmesini erkeklerin bu konudaki mesuliyetinin daha fazla olduğunu şeklinde açıklıyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri bu hakikati; “Sefih erkekler, hevesatlarıyla kadınlaşırsa; o zaman açık saçık kadınlar da hayasızlıkla erkekleşirler” tesbitiyle yaşanmakta olan hayasızlıklarda ve iffetsizliklerde en büyük hissenin erkeklere ait olduğunu gözler önüne seriyor.

HÜLÂSA

Her nikâh mukaddes, her düğün güzeldir. Lâkin, ebedî beraberliklerin temeli sağlam atılmalı. Helâl dairesi harama tenezzül etmeyecek kadar geniş.

Yasemin Güleçyüz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*