Dünyaya bel bağlamayın

Hepimizin içinde az ya da çok, dünyada sonsuz kalacakmışız gibi bir his vardır. Bundan olacak, insanların büyük çoğunluğu hırsla bu dünyaya çalışıyor. Bazen kendi kendime diyorum ki: “Şu dünya hırsının onda biri ahiret için olsa, belki kurtuluşumuza vesile olur.” Nerde! Dünya hırsının belki de yüzde biri ya da binde biri oranında ahiret için çalışıyoruz. Kendi nefsimde bunu gördüm. Nefsimi örnek vererek konuşuyorum.

Niye bu böyle? Nedir bu dünya sevgisi? Nedendir dünyaya böyle bel bağlamak? Bu sorular peşpeşe gelir. Gelin önce şu “bel bağlamak” deyiminin anlamını görelim.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “bel bağlamak” deyiminin açıklaması şöyle yapılmıştır: “Birisinin kendisine yardımcı olacağına inanmak, güvenmek”. Bu durumda, dünyaya bel bağlamak dediğimizde şunu anlıyoruz. Sanki, dünya ebedî ve sanki biz bu dünyada ebedî kalacağız! Halbuki çok iyi biliyoruz ki, ne dünya ebedî, ne de biz. Hepimiz faniyiz. Baksana kimler geldi geçti bu dünyadan! İyiler de geldi geçti, kötüler de… Peygamberler de geldi geçti, Ebu Leheb’ler de!..
Hepimiz biliyor ve fark ediyoruz ki, dünya bir misafirhanedir. Ya da bir yerden bir yere giderken başka bir vasıtayı beklediğimiz bir bekleme istasyonudur. Biz buradan transfer oluyoruz. Yani nakil oluyoruz. Bir yerden bir yere taşınıyoruz. Bu taşınma, bu yolculuk İlâhî bir sevk, sistem içerisinde cereyan ediyor.
Şu çok net görülüyor ki, bizler birer yolcuyuz. Âlem-i Ervah’tan (Ruhlar Âlemi’nden) itibaren başladığımız yolculuğumuz anne karnında bir müddet devam etti. Oradan dünyaya transfer olduk, yani dünyaya geçiş yaptık. Buradan da kabir âlemine (Âlem-i Berzah’a) geçiş yapacağız. Bak, gör ki, kimler kimler geçiş yaptı? Dedelerin, ninelerin, ecdadın geçiş yaptı. Sen de geçiş yapacaksın. Güvenme dünyaya. Seni alır da atar sırtından. Bedenin toprak olur, ruhun gider bu diyarlardan.
Evet insan bir yolcudur. Üstadımızın da ifade ettiği üzere, “O yolculuk ise, âlem-i ervâhtan, rahm-ı mâderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, köprüden geçen ebedü’l-âbâd tarafına bir yolculuktur.” Haşirden sonra iki ayrı menzil var. Bir kısım insanlar ki, iyilerdir bunlar, Haşir’den itibaren Cennet’e ulaşırlar. Bir kısım insanlar ki, kötülerdir bunlar, Haşir’den itibaren Cehennem’e varırlar. Bu durum Kur’ân-ı Kerim’in bir çok yerinde ifade edilmiştir. İşte, İnfitar Sûresi 13 ve 14. âyetlerde;  “Şüphesiz, iyiler Naîm cennetindedirler. Şüphesiz, günahkârlar da cehennemdedirler” buyrulmaktadır.
İnsan bir yolcudur. Öyle bir yolcu ki, dünyada çok az bir süre kalacak, ancak çok çok önemli vazifeler görecek bir yolcudur. Dünya menzillerden bir menzil, duraklardan bir durak. Bize düşen bir yolcu olduğumuzu ve dünyanın fani, yani geçici olduğunu bütün ruhumuzla, bütün benliğimizle kavramaktır. Bunu kavrayan insan, Dünyaya güvenmez. Dünyaya çok fazla ehemmiyet vermez. Dünyaya aldanmaz.
Başta Sevgili Peygamberimiz (asm) olmak üzere, bütün peygamberler, işte bu şuurla hareket etmişlerdir. Bu husustaki bir hadis-i şerif şöyledir: Hz. Ömer (ra), bir gün Allah Resûlü’nün (asm) huzuruna girdi. Efendimiz (asm) yattığı hasırın üzerindeydi ve yüzünün bir tarafına, hasır iz yapmıştı. Hz. Ömer (ra), bu manzara karşısında rikkate geldi ve ağladı. Allah Resûlü (asm) niçin ağladığını sorunca da Ömer (ra): “Ya Resûlallah! Şu anda kisralar, krallar saraylarında kuş tüyünden yataklarında yatarken, (kâinat, yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan) Sen, sadece kuru bir hasır üstünde yatıyorsun ve o hasır, senin yüzünde iz bırakıyor. Gördüklerim beni ağlattı.” cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü, Hz. Ömer’e (ra) hitaben; “Dünya ile benim ne alâkam var. Ben bir yolcu gibiyim. Bir ağaç altında gölgelenen bir yolcu. Sonra da orayı terk edip yoluna devam edecek olan bir yolcuyum.”
Evet, ölçümüz budur. Düşüncemiz budur. Bu dünyaya bel bağlamayacağız ve bir yolcu olduğumuzu asla unutmayacağız vesselâm.

AZRAİL’İ (as) GÖRDÜĞÜNDE

Her nefes alış verişinde bin tefekkür et,
Azrail’i (as) gördüğünde artık hayat bitmiştir.
Sana verilmiş nimetlere bin şükür et,
Azrail’i (as) gördüğünde artık rahat bitmiştir.
Dünyaya güvenip sakın ha, bel bağlama,
Ahirete yatırım yap, al kendini sağlama,
İş işten geçtiğinde pişman olup ağlama,
Azrail’i (as) gördüğünde artık fırsat bitmiştir.
Sen bir yolcusun, bu Dünya bir konak,
Aklını kullan, bir sonraki menzile bak,
O menzil için gereklidir sana nice erzak,
Azrail’i (as) gördüğünde artık al-sat bitmiştir.
Sana verilmiş ömür çok önceden bellidir,
Belki yüz, belki yetmiş, belki de ellidir,
Ömrünü boş geçiren deliden daha delidir,
Azrail’i (as) gördüğünde artık icraat bitmiştir.
İyiyi, kötüyü seçmede tamamen hürsün,
Doğruyu, eğriyi seçmede yine özgürsün,
İstediğin yolda serbest serbest yürürsün,
Azrail’i (as) gördüğünde artık ruhsat bitmiştir.
Biliyorsun ki sürelidir, bu Âlemde kalış,
Öleceğini aklından hiç çıkarma, buna alış,
Gücün, kuvvetin varken Hak yolda çalış,
Azrail’i (as) gördüğünde artık takat bitmiştir.
Zaman dediğin en büyük değer ve kıymet,
Haydi, Allah için rükû, secde ve kıyam et,
Öldüğün anda kopar başına büyük kıyamet,
Azrail’i (as) gördüğünde artık saat bitmiştir.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*