Dünyayı dine tercih rejimi

“Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler…” (İbrahim Sûresi: 3.) işaretiyle, bu asır hayat-ı dünyevîyeyi hayat-ı uhrevîyeye, ehl-i İslâma da bilerek, severek tercih ettirdi… Öyle bir rejim ehl-i İslâm içine de sokuldu.

Evvelce, hayat-ı dünyevîyeyi hayat-ı uhrevîyeye tercih etmeye dair yazılan iki parçaya tetimmedir.

Bu acîb asrın hayat-ı dünyevîyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şerâitini ağırlatması ve çok etmesi ve hâcât-ı gayr-ı zarûrîyeyi görenekle, tiryaki ve müptelâ etmekle hâcât-ı zarurîye derecesine getirmesiyle hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksat ve gayesi yapmıştır. Onunla hayat-ı diniye ve ebedîye ve uhrevîyeye karşı ya set çeker, veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. Bu hatâsının cezası olarak öyle dehşetli bir tokat yedi ki, dünyayı başına cehennem eyledi.

İşte bu dehşetli musîbette, ehl-i diyanet dahi büyük bir vartaya düşüyorlar ve kısmen anlamıyorlar. Ezcümle:

Ben gördüm ki, ehl-i diyanet, belki de ehl-i takvâ bir kısım zatlar bizimle gayet ciddî alâkadarlık peyda ettiler. O bir iki zatta gördüm ki, diyaneti ister ve yapmasını sever, tâ ki hayat-ı dünyeviyesinde muvaffak olabilsin, işi rastgelsin. Hattâ tarikatı, keşif ve kerâmet için ister. Demek âhiret arzusunu ve dinî vezâifin uhrevî meyvelerini dünya hayatına bir dirsek, bir basamak gibi yapıyor. Bilmiyor ki, saadet-i uhrevîye gibi saadet-i dünyevîyeye dahi medar olan hakâik-i dinîyenin fevâid-i dünyevîyesi, yalnız müreccih (tercih edici) ve teşvik edici derecesinde olabilir. Eğer illet derecesine çıksa ve o amel-i hayrın yapmasına sebep o fayda olsa, o ameli iptal eder; lâakal ihlâsı kırılır, sevabı kaçar.

Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın belâ ve vebasından ve zulüm ve zulmetinden en mücerreb bir kurtarıcı, Risâle-i Nur’un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğunu kırk bin şahit vardır. Demek Risâle-i Nur’un dâiresine yakın bulunanlar içine girmezse, tehlike ihtimali kavîdir.

Evet “Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler…” (İbrahim Sûresi: 3.) işaretiyle, bu asır hayat-ı dünyevîyeyi hayat-ı uhrevîyeye, ehl-i İslâma da bilerek, severek tercih ettirdi.

Hem 1334 tarihinden başlayıp, öyle bir rejim ehl-i İslâm içine de sokuldu. Evet “ale’lâhireti” cifir ve ebced hesabıyla 1333 veya dört ederek, aynı vakitte, eski Harb-i Umumîde İslâmiyet düşmanları galebe çalmakla, muâhede şartlarını, dünyayı dine tercih rejimi mebdeine tevafuk ediyor. İki üç sene sonra bilfiil neticeleri görüldü.
Kastamonu Lâhikası,
Mektup No: 68, s. 143

LÛGATÇE:
hayat-ı uhrevîye: Ahiret hayatı.
şerait: Şartlar.
hâcât-ı gayr-ı zarurîye: Zarurî olmayan ihtiyaçlar.
hâcât-ı zarurîye: Zarurî ihtiyaçlar.
uhrevîye: Ahirete ait.
varta: Tehlike.
ehl-i diyanet: Dindar olanlar.
ehl-i takvâ: Allah′tan korkan ve günahtan kaçınan insanlar.
vezâif: Vazifeler.
saadet-i uhrevîye: Ahiret mutluluğu.
saadet-i dünyevîye: Dünya mutluluğu.
hakaik-i dinîye: Dinî hakikatler.
fevâid-i dünyevîye: Dünya faydaları.
illet: Asıl sebep.
lâakal: En azından.
mücerreb: Tecrübe edilmiş.
muahede: Sözleşme, anlaşma.
mebde′: Başlangıç.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*