Dünyevîleşme

Evvelâ “dünya nedir”e cevap verdikten sonra dünyevileşmeyi tahlil edelim ve her mesele de en güzel cevab-ı veren Efendimiz’e (asm) soralım.
Efendimiz (asm) “Dünya; Âhiretin tarlasıdır” buyuruyor.

Bediüzzaman Hazretleri bu gerçeği dünyanın üç yüzünü göstererek izah eder.

Evet, dünyanın üç yüzü vardır:

1.Dünyanın Esma-i İlâhiye’ye bakan yüzü… Ki bu yüz itibariyle kıymetine paha biçilmez.

2.Dünyanın âhirete bakan yüzü… Ki “âhiretin tarlasıdır.” Bu cihet itibariyle de dünyanın kıymetini takdir etmek insan havsalası ile imkânsızdır.

3.Dünyanın, dünyaya bakan yüzü… Ki bütün fitneler, fesatlar, felâketler ve helâketler buradan çıkar.

İşte bu yüzü tercih bütün hataların başıdır. Onun için Efendimiz (asm) “Hubbuddünya re’si külli hatietin” (dünya sevgisi bütün hataların başıdır) buyurmuştur. Hata bu öyle bir felâkettir ki dini bile bile fedâ ettirir.

Şâir;

“Yamadık dünyamızı, yırttık dinimizden,

Sonunda din de, dünya da gitti elimizden!” demiş.

Bu dünyayı hiç mi sevmeyeceğiz sorusuna cevap olarak Bediüzzaman Otuz İkinci Söz’de “Dünyayı dünya hesabına değil, Cenâb-ı Allah’ın zatı ve esması hesabına, yani Allah namına sevebilirsin” der.

Dünyevîleşmeye gelince…

Bediüzzaman insandaki kalbi; iç ve dış diye iki kısma ayırır.

Kalbin içi, tabiri caizse, Cenâb-ı Allah’ın mekânı ve makamıdır; Yani imân-ı billah marifetullah ve muhabbetullahtır.

Kalbin dışı ise masivâya, dünyaya müheyya olabilir.

Şayet dünya, yani masiva, Cenâb-ı Allah’ın makamı olan kalbe girerse, kalbi bir mızrak gibi delip içine girer, sanem olur, gazap olur. “Siyaset efkârını mahalli iman olan kalbin içine kadar iras eden herifler şan ve şerefe değil şeyn ve şenaate maruz kalacaklardır” der. (Kim?)

O takdirde Allah korkusu ve sevgisi oradan çıkar o kulun mahabet ve heybeti gider, ona vehn, yani korku arız olur, hasımları fark eder ve ona musallat olurlar. Bugünkü âlem-i İslâm’ın durumu gibi… Böylece o kul zillete düşer ve dünyevîleşmiş olur.

Bir gün İmam-ı Â’zama; deve sürüleri olan zenginin biri sorar; “Ya imam, ben gece gündüz deve sürülerimi düşünmekten edemiyorum. Meraktan uykularım kaçıyor. Sen de zenginsin, fakat umurunda değil. Bir de hep din işleriyle ilgileniyorsun, benden daha rahatsın, nedir bu işin sırrı?”

İmam-ı Â’zam; “Ben develeri kalbime değil, ahıra bağlıyorum” diye cevap verir. Böylece dünyevîleşmenin ne demek olduğunu, -Allah ondan razı olsun, bizi de şefaatine nâil etsin- çok veciz ve harika şekilde ifade etmiş olur.

Bediüzzaman Hazretleri, “Bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenâb-ı Hakk’ın ebedî ve sermedî olan ‘Dâr-üs selâm’ menziline dâvetlisi olan mahlûkatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur” dedikten sonra, “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” gibi ikazlarla dünya ve hayatı ile ilgili ölçüler ifade etmiştir.

Bu gerçeğin unutulmaması için dünyanın bekleme salonu olduğunu sık sık hatırla(t)mak gerekir.

Dünyevîleşmenin en bariz ifadesi dünyayı dinin yerine koymaktır.

Buna misal olsun diye Üstaddan bir hatıra nakletmek istiyorum;

“Ağabeylerden biri, bir ara hizmeti gevşetmiş ve bir gün Üstadla karşılaştığında, Üstad “Hayrola ne bu hâl” gibi soruları sorunca da; “Üstadım borcum harcım oldu, hastam, ölüm v.s. İşte bunları bitirip başlayacağım” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Üstad, “Sen bunların neden olduğunu biliyor musun? Bunlar hep hizmeti aksattığın için sana musallat olan arızalardır, eğer hizmete başlamadan düzelteyim dersen daha da berbat olur, ancak hizmete başlarsan düzelir” diye ikaz eder.

Ben bu hadiseyi öğrendikten sonra “Üstad ezbere bir şey söylemez, bunların âyet-i kerimelerdeki karşılığı nasıldır” diye merak ettim. Baktım ki âyet-i kerimeye tam uygun.

Zira Cenâb-ı Hak âyet-i kerimede mealen “Ahiret yurdu için çalışın, dünyadan da nasibinizi unutmayın” buyurarak ahireti öne alarak hayatı tanzim ediyor. İşte Bediüzzaman Hazretleri buna dikkat çekiyor (Ben olsam “Öyle mi kardeşim, yazık üzüldüm, inşallah halledersin” derdim. Demek ki âyet-i kerimeye uygun olan Üstadın yaptığıdır.

Bir de konuyla ilgili hadis-i şerif var mı diye araştırdım. Hadis-i şerifte “Kim ahireti öne dünyayı arkaya bırakırsa (âyetin sırası gibi) Allah bütün işlerini derler, toplar önüne koyar. Kim de dünyayı öne, ahireti arkaya bırakırsa Allah bütün işlerini darmadağın eder bir türlü toparlayamaz” buyruluyor.

Bir daha anladım ki, Bediüzzaman Hazretleri’nin hayatındaki ölçüler, aynen böyle birebir naslara uygundur ve o heva ve hevesinden bir şey söylemez vesselâm!

Şemsettin Çakır

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*