Eğitim sisteminin eksik yanları

YANLIŞTA ISRAR ARTIK YETER

Son zamanlarda bilhassa Anayasa hakkında yapılacak referandum arefesinde, medyada ve çeşitli çevrelerde bir çok hakikatin çarpıtıldığı veya ters yüz edildiğine şahit oluyoruz. Bu durumdan dışarıdaki ve içerideki insanlık fukarası menfaat şebekeleri faydalanmaktadır. Kendi menfaatleri istikametinde yaptıkları propaganda ve telkinlerle, her şeyi alt-üst edip, gerilime sebep olmakta, dolayısıyla –Allah esirgesin- toplumu tefrika ve kaosa sürüklemektedirler. Bunun da en büyük âmili, şüphesiz eğitimdeki ihmalimizdir.

Ahlâk ve maneviyattan uzak, materyalizme ve militarist metotlara dayanan bu eğitim sisteminde ihmal edilen konulardan biri de “Demokrasi veya Cumhuriyet”tir. Öyle ki, sözde mürekkep yalamış münevver sayılan, fakat demokrasiyi “küfür rejimi” diye tarif eden nice zavallıları görüyoruz. Hatta referandum için yapılan propagandalarla, kamplaşmalar, hakaretamiz aşağılayıcı, suçlayıcı ifadeler, iftiraya varan beyanlar, kinleşme, korkunç bir tablo arz etmektedir. Oysa ki, bu bir tercih meselesidir. Herkesin fikrine saygı göstermek, hür olarak fikir alış verişinde bulunmak, olgun, medeni bir vatandaşın, hele de Müslümanın hususiyetidir. Onun içindir ki, eğitimin her kademesinde bu konunun kâfi derecede hassasiyetle işlenmesi, benimsetilmesi zaruridir. Aksi taktirde, toplumda uzlaşmayı sağlamamız, gerçek demokrasiye ulaşmamız çok zor!

DEMOKRASİ NEDİR?

Bizde esas olarak “Cumhuriyet” manasında kullanılan demokrasi; bütün vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir idare şeklidir. Diğer bir ifadeyle, insana değer veren, onun hak ve hukukuna saygı gösteren, hiçbir sınıf farklılığı tanımayan bir düşünce sistemidir. Bu idare şeklinin Batı’da olgunlaştığı fikri ise yanlıştır! Zira, Eski Yunan filozoflarından Aristo ve Eflatun demokrasiyi tenkit etmiş, halk içinde “ayak takımının yönetimi” gibi aşağılayıcı tabirler kullanmışlardır.

Günümüzde demokrasi tarifini en güzel ifade eden “Cumhuriyet” kavramıdır. İlk ve en esaslı cumhuriyet ise İslâm’da dört halife devrinde (632 – 661) görülmüştür.

Bediüzzaman Said Nursî’ye Göre Cumhuriyet

Cumhuriyeti “Meşrûtiyet-i meşrûa” olarak ifade eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra), bir müdafaasında şöyle der:

“Hulefa-i Raşidîn (Dört Halife olan Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) hem halife, hem reis-i cumhur idiler. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”1

İkinci Meşrûtiyetin ilânından sonra da (1908), dîni gazetelerde makaleler neşrederek meşrûtiyeti, “Meşrûtiyet-i meşrûa” olarak kabul etmek lâzım geldiği hususunda hitabelerde bulunuyordu. Bu makale ve hitabeleri, emsalsiz denecek kadar beliğ (açıkça), muknî (ikna edici) ve doyurucu idi. Ehl-i ilim ve ehl-i siyaset, Said Nursî’nin bu yazılarından ve derslerinden çok istifade etmişlerdir. O, “Eğer meşrûtiyeti hürriyet-i şer’iye ile kabul etmezsek ve öyle tatbik edilmezse, elimizden kaçacak, müstebid (despot) bir idareye yerini terk edecek” diye ihtar ediyordu.2

Bir başka ifadesinde; “Meşrûtiyet ve Kanun-u Esasî (Anayasa) işittiğiniz mesele ise, hakikî adalet ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir. Hüsn-ü telâkkî ediniz, muhafazasına çalışınız. Zîra, dünyevî saadetimiz meşrûtiyettedir. Ve istibdattan herkesten ziyade biz zarardîdeyiz (zarar görüyoruz).” diyordu.3

Yine aynı eserinde şöyle diyordu:

“Fikrimce, meşrûtiyetin düşmanı, meşrûtiyeti gaddar, çirkin ve hilâf-ı şeriat (şeriata aykırı) göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez (isimlerin değişmesi ile hakikatler değişmez).”4

“Hem de, mana-i meşrûtiyete iptilâ (aşırı ilgi) ve muhabbetimin sebebi şudur ki: Asya’nın ve âlem-i İslâm’ın istikbalde terakkisinin birinci kapısı meşrûtiyet-i meşrûa ve şeriat dairesindeki hürriyettir. Ve talih ve taht ve baht-ı İslâm’ın anahtarı da, meşrûtiyetteki şûrâdır.”5

Hülâsa en kâmil manasıyla “Demokrasi”, “Cumhuriyet” tarifiyle İslâm’da ifadesini bulmuştur.

Naci Tepir

Dipnotlar:
1- Beyanat ve Tenvirler, s. 275.
2- Tarihçe-i Hayat, s. 46.
3- a.g.e. s.56.
4- a.g.e. s. 63.
5- a.g.e. s. 68.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*