Eğitimde önemli faktör

Geçtiğimiz yıl içinde Van’dan Ankara’ya birlikte uçakla yaptığımız bir seyahatte Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, “Bediüzzaman ve eserlerinin kucaklayıcı olduğunu” bize ifade etmişti.

Günümüzde oldukça yüksek bir alâkaya mazhar olan Bediüzzaman ve eserlerinin bu hususiyetini ifade eden şahsiyet, bir eğitimciydi. Üstelik eğitim dünyasında mühim bir yere sahip müessesenin de rektörüydü.

Bediüzzaman ve eserlerini okuyup inceleyenler, kanaatlerini izhar edenler doğru tesbitleriyle hakikatleri ifade etmektedirler.

Bugünkü eğitim sistemimizin içinde bulunduğu takıntı ve aşmazlar saymakla bitmez. Demokratik bir yapıdan fersah fersah uzak olan bir sistemin insanlara vereceği bilgilerin de tartışılır olacağı muhakkaktır. İnsanlarımızı ve topyekûn bir ülkeyi doğru eksende kucaklayıcı anlayışlara ihtiyaç, her zamankinden daha fazla görülmektedir.

Bediüzzaman yaşadığı hayat içinde telifine muvaffak olduğu eserlerin kucaklayıcı hususiyetlere sahip oluşu, ülkemizin ve insanımızın yanı sıra eğitim açısındanda çok önemli bir faktördür. Bu oldukça faydalı hususiyetleri bünyesinde taşıyan kültür hazinesi eserlere devletin ciddî manada sahip çıkması gerekmektedir.

Yoksa eğitimde sınıfta kalmak kaçınılmaz halde devam eder.

Müfredata “Âyetül Kübra” çözümü

Eğitimde müfredat denilen husus eğitim-öğretimde aslolan kaide ve kurallar zinciridir.

Mevcut eğitim sistemi içinde var olan müfredat ne derece sağlıklıdır? Bu husus tartışılıyor.

Daha sağlıklı nesiller yetiştirmeye matuf öğretilerin mevcudiyeti mevcut müfredat içinde nasıl bir yere sahiptir?

“Görünen köy kılavuz istemez” derler… Uzun yıllardır tatbiki ısrarla sürdürülen “tek adam zihniyeti” ve asıl olan değerler eğitiminin hususiyetlerini dışlayan bir yapının yetiştirdiği nesillerin hali pürmelali ortadadır.

Gelişen ve değişen dünya ekseninde eskimiş ve yeterli olmayan bilgilerin varlığı kendini hissettirince, eskimeyen çözümlere başvuracak kadar tabiî ne olabilir.

Mevcut müfredatı insanımız ve ülkemiz yararına iyileştirecek çözümlerden birisi de “Âyetül Kübra”dan faydalanmanın yollarını aralamaktır.

Bediüzzaman, 1943 yılında nefiy edildiği Kastamonu’da telifine muvaffak olduğu, insanın kendini, çevresini ve kendisi ile çevresinin sahibini tanımaya yönelik bir eser olan Âyetül Kübra özetle; “İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Hâlık-ı Kâinatı tanımak ve O’na iman edip ibadet etmek olmanın derslerini işleyen bir eserdir.

İnsan sadece baş, gövde, kol ve bacaklardan ibaret değildir.

İnsanı ve kâinatı okumak adına Âyetül Kübra eğitimde müfredata girmelidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*