İster Aborjinlerin hayatını anlatan bir kitabı, isterlerse Arjantinli bir yazarın henüz yeni çıkmış romanını…. Tibet’teki hürriyet mücadelesi kadar, Avrupalı zalim dinsizlerce içimize atılan PKK fitnesi hakkında da bilgi sahibidirler. Pek çoğu Kur’ân’ı meâlinden okuduğu gibi, Müslüman kadınlar üzerine yazılan en az bir kitabı da okumuşlardır. Gazete ve dergi onlar için bir kahve içimi sayılır. Asıl öğünleri kitaptır.
Basit mekânlarda, basit ev eşyası arasında oturmayı tercih ederler. Onların yanında eşya yalnızca basit birer alettir. Eşyanın kullanışlı, ekonomik ve dayanıklı olması tercihleridir. Evlerinde kurulu ekran köşeleri, bilgisayar masaları ve yüksek sesli müzik dolapları da pek olmaz. Çok zarurî hallerde TV’ye bakarlar. Bilgisayar ise yalnızca işlerini kolaylaştıran bir alettir. Kitap merakı onların saatlerce internette kalmasına müsaade etmez. Hiçbir ekran onlara eğlenme fikrini tedai ettirmez.
Biz Asyalılar onları kuralcılıkla suçlarız. Şark kurnazlığı kokan fıkra ve lâtifelerimizi anlayamadıklarından azıcık da istihzaya alırız. Devamlı okuma, düşünme ve zihnî meşguliyet, onların birçoğuna negatif hareket ve konuşmayı adeta unutturmuştur. Onlara bazıları ehl-i kitap, bir kısım insanlar da ehl-i mektep diyorlar. Aralarındaki farkın büyük olmadığına inanıyorum. Her iki kesim de, Amerika ve İngiltere çıkışlı insanî bozulmalardan şikâyet ederler. Dinsiz felsefenin çıkardığı bencillik, hedonizm, anarşi ve terörden en az Müslümanlar kadar nefret ederler. Okumak ve düşünmekten doğan ince ve keskin ölçülerle Batı materyalizminin slogan ve yanlış yönlendirmelerini deşifre ederler. Bazan Kur’ânî prensiplere bilmeden o kadar yaklaşıklar ki, şaşırır kalırsınız. İslâmiyet ile aralarında gayet ince bir perde kaldığını düşünürsünüz.
Kendilerine göre temizliğe dikkat ederler. Müslümanlıktan gelen temizliğe imrenenler de vardır aralarında. İslâmiyetin günümüz Batı medeniyetinin üstadı olduğuna inananlar, çoğunluktadır. Düzene ve prensipli yaşamaya düşkünlükleri, onları dünya barışına ateşli taraftar etmiştir. Saldırgan emperyalist Avrupa’nın çıkardığı savaşlara, Müslümanlardan çok önce ve daha yüksek sesle karşı çıkarlar. Zira hem tarihi, hem şimdiki zamanı ve hem de geleceği karşılayan kitapları okudukça insanlığın başına dolap çevirenleri daha iyi tanırlar. Zaman zaman medyaya yansıyan makalelerini okuduğunuzda, insanlığı ve İslâmiyeti, birçok vazifeli Müslümandan daha net ve şeffafça müdafaa ettiklerine şahit olursunuz.
Söylediklerimi mübalâğa zannedenler, dinsiz ve sefih Avrupalılarla, İsevî ve ehl-i mektep Avrupalıları tefrik edemeyenlerdir. İlim ile ve okumakla insaniyet ve İslâmiyetin mümasil şeyler olduğunun farkına varanlar, elbette mübalâğa kabul etmezler.
Okuma, öğrenme, araştırma, düşünme ve sorgulamaya meftun bu Avrupalılarda bazan Allah’ın Hakîm isminin yansımalarına rastlayanlar, Hz. İsa’nın da (a.s.) Hakîm ismine mazhar olduğunu düşünürler. Hatta bazıları bu gibi Avrupalılara Müslüman İsevîler de diyor. İsim çok da önemli değil. Ehl-i kitap ve ehl-i mektep diyebileceğiniz gibi, hikmete mazhar Avrupalılar da diyebilirsiniz.
Benzer konuda makaleler:
- Ey insan kendini oku
- Vatan sathını bir mektep yapmak
- Ben bir kitap okudum
- Ecnebîler kitap, Türkler okuyanın canına okuyor!
- Medrese-mektep çekişmesi üzerine
- Hazineler harabelerde olur
- Bizim Aile “kâinat kitabı´´nı okuyor
- Bu gençlik tebrik edilmez mi?
- İslâmiyeti kimse tek başına temsil edemez
- Nur hadimleri
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
sukru abinin yazilarini zevkle okuyorum kendisinden cokistifade ediyorum allah razi olsun
Allah razi olsun Sükrü abi, cok anlamli ve düsündürücü bir yazi..