Ekranı kapa, hayata bak

Youtube’de rastladığım bir videonun sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Çünkü, gerek görüntüler gerekse bu görüntülerin metni, bu günün bir hastalığını da yansıtıyor.

Evet, sosyal medyanın olumlu yanları olduğu gibi insanımızın bıraktığı olumsuz yanları göstermesi açısından bu metni zihinlerinize havale ediyorum:

“422 arkadaşım var. Ama yine de yalnızım. Her gün onlarla konuşuyorum, ama hiçbiri beni gerçekten tanımıyor.

“Sorun aramızdaki mesafeler. Gözlerine değil, ekrandaki isimlerine bakmam ‘sosyal’ dediğimiz bu medya bilgisayarlarımızı açıp kapılarımızı kapatmamızdan ibaret.

“Sahip olduğumuz bütün bu teknoloji bir illüzyon; topluluk, birliktelik, aidiyet hissi… Ama bu illüzyon cihazından uzaklaştığımızda bir zihin bulanıklığı dünyasının içinde buluyoruz kendimizi.

“Efendisi olduğumuz teknolojinin köleleri olduğumuz bir dünya!

“Enformasyonun dibe çöktüğü zengin, aç gözlü bir dünya… Ego, kibir ve kendini pazarlama dünyası. En iyi taraflarımızı gösterdiğimiz, ama duyguları dışarıda bıraktığımız bir dünya. Paylaştığımız deneyimlerle neredeyse mutlu olmak üzereyiz. Ama yanımızda biri olmadığında öyle mi sahiden?

“Arkadaşlarınızın yanında olun, onlar da sizin yanınızda olacaktır. Ama grup mesajlaşırken kimse yanınızda değildir.

“Abartı arzu ve kültürü içindeyiz. Toplumdan soyutlanmamızın farkında değilmişiz numarası yapıyoruz. Hayatlarımızı parlatmak için sıraya dizili kelimelerimiz hazır. Bizi dinleyen var mı, farkında değiliz.

“Yalnızlık bir sorundur, açıklayayım:

“Bir kitap okuduğunuzda, resim yaptığınızda, egzersiz yaptığınızda üretkensinizdir ve varsınızdır. Uyanıksınızdır ve zamanınızı ona ayırıyorsunuzdur.

“Kalabalık içinde yalnız hissettiğinizde ellerinizi başınızın arkasına koyun telefonunuzdan uzaklaşın. Adres defterinize ya da telefon mönüsüne ihtiyacınız yok, biriyle konuşun gitsin. Birlikte var olmayı öğrenin.

“Kalabalık bir tren istasyonundaki sessizliğe katlanamıyorum. Deli zannedilme korkusundan dolayı kimse konuşmuyor.

“Asosyal olmaktayız. Artık birilerine bağlanma ve gözlerinin içine bakma ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Çocuklar doğduklarından beri robot gibi yaşıyorlar ve bunu olağan zannediyorlar. Ipod kullanmadan çocuğunla güzel vakit geçiremiyorsan “dünyanın en iyi babası” olman çok zor. Ben çocukken eve hiç girmezdim.

“Dışarıda arkadaşlarımla bisiklete biner, spor ayakkabılarımla koşturur, dizlerimi yaralar, ağaçlara tırmanırdım. Şimdi ki ufaklıklar o kadar uysal ki beni ürkütüyorlar. Dışarıda hiç çocuk görmüyorum, salıncaklar bomboş. Açık havada oynanan oyunların hiçbiri artık yok. Geri zekâlı bir nesil olduk, akıllı telefonlar ve aptal insanlar.

“Telefondan kafanı kaldır, monitörünü kapat.

“Etrafındakilerine bir bak, gününü en iyi şekilde değerlendir. Gerçek hayatta tek bir iletişim bile sana farkı gösterecektir. Sana hayatın boyunca unutamayacağın bakışı baktığı anda orada ol. Elini ilk tuttuğunda, seni ilk öptüğünde orada ol.  Yüzlerce kişiyle paylaşmana gerek olmayan, çünkü zaten paylaşman gerekenle paylaştığın anlarda orada ol. Rüyalarındayken gerçeğe dönüşen kıza yüzük alabilmek için bilgisayarını sattığın anda orada ol. Bir aile kurmaya karar verdiğiniz anda ve kızını ilk kucağına alışında yeniden ona âşık olduğun anda orada ol.  Geceleri seni uyutmadığında, kızın yuvadan uçarken gözyaşlarını sildiğin anda orada ol. Kızın kucağında oğluyla geri döndüğünde ve sen torununu kucaklayıp yaşlandığını hissettiğinde, hayatına dikkatini verdiğinde elde ettiklerini fark ettiğinde.

“O cihazın başında vaktini harcamadığın için ne kadar minnettar olduğunu fark ettiğinde, karının elini tuttuğunda, yatağın başına oturduğunda, onu sevdiğini söylediğinde ve alnını öptüğünde. O da sana kalbinin son atışları esnasında kendisini yolda durduran o çocukla karşılaştığın için ne kadar şanslı olduğunu fısıldarken…

“Ama bunların hiçbiri yaşanmadı, çünkü sen telefonuna bakarken çok meşguldün, kaçırdığın fırsatları göremedin. O yüzden telefondan kafanı kaldır, ekranı kapat. Sona erecek olan bir varlığımız ve sınırlı sayıda günlerimiz var. Ağa takılı kalma, sonun geldiğinde pişmanlıktan daha kötü bir his yaşayamazsın. Bu makinenin bir parçası olduğum için bende suçluyum. Duyulduğumuz, ama görülmediğimiz, konuşmayıp yazdığımız, dinlemeyip okuduğumuz, göz teması yaşamadığımız saatler geçiriyoruz. Hayata kendini ada, insanlara (facebook) beğenini değil; sevgini ver. Sesini duyurma ve kendini tanımlama ihtiyacınla bağlantını kes. Dışarı çık ve dikkatini dağıtan her şeyi geride bırak. Telefondan kafanı kaldır, ekranı kapa.” (Youtube, Look Up)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*