“Ekran”laşan hayatımız

Teknolojik gelişmeler baş döndürüyor.

Dün medya eleştirisi yapanların hedef tahtası günün en popüler makinesi olan televizyondu.

Medyada televizyon eleştirmenliği yaygınlaştı.

Eleştiri oklarına hedef olan programların korkulu rüyası da televizyon eleştirmenleriydi.

Hatta, programcı Savaş Ay, “Dev bütçeli yapımların kaderi, bir televizyon eleştirmenin iki dudağı arasında” diyordu bir yazısında.

Sonra cep telefonları, ardından ipod ve dijital ekranlar devreye girdi.

Ekranlar “bir” iken, “bin”e çıktı.

Görüntülü medya, tek tabancalı kanaldan, füze sistemli roketatara dönüştü adeta.

Televizyon eleştirmenliği birkaç yazarın tekelindeyken, internetin yaygınlaşması, sosyal medyanın gücüyle değişik mecraya kaydı.

Televizyon eleştirmenliği tedavülden kalkarken, artık herkes televizyonu ve sosyal medyayı topa tutmaya başladı.

Sadece “medya” alanında değil, her türlü alanda at koşturan ve birçok konuda ahkâm kesen “bilgisiz” bilginler türedi.

Aslına bakarsanız hayatımızın her alanına “ekran” girdi.

İnsanlığın ilk ekranla tanışması “beyazperde” iledir.

Onu televizyon takip etti.

Sonrası da geldi; internet ve cep telefonu…

İnsanoğlu artık “ekran”sız yapamıyor. Hatta yaşayamıyor.

Ekrana bakmadan evden çıkmıyor, işe gittiğinde ekranla yüz yüze geliyor. İnsanlarla iletişim sağlarken bile ekrana bakıyor.

Ama ekranı kullanırken, a-sosyalleştiğinin farkında olamıyor ne yazık ki…

Sosyal medyada “takipçim çok” diye övünenler gerçek hayatı “münzevî” bir biçimde ıskalıyor kimi zaman.

Elbette sosyal medyayı “idareli” kullandığınız zaman kontrol elinizde… Bir yere kadar problem yok.

Hayatı yakalamanın tek yolu her alanda olduğu gibi sosyal medyayı, daha doğrusu “ekran”a kendimizi hapsetmeden yaşayabilmektir.

Ama ipin ucu kaçtı mı, hem akıl sağlığı, hem ruh sağlığı, hem de ebedî hayatımız tehlikeye girebiliyor.

Ne yazık ki, teknolojik donanıma sahip olan insan nev’i, hem bedenen, hem ruhen her gün “virüs” bombardımanına yakalanıyor.

Akıl göze inmiş. Düşünce yeteneğimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Geçmiş ile olan bağımız hafıza sorunu yüzünden yavaş yavaş çöküyor.

Neden “Ekran turu” sorusuna bir cevaptır aslında bu yazı.

İnsanları hayvanlardan ayıran en belirgin unsur “düşünce” özelliğidir.

Peki, insanlar “düşünemedikten” sonra varlığının ne gibi anlamı kalıyor?

Çünkü insan, yalnız düşünen bir varlık değil, aynı zamanda hayal manzarası sonsuz, akıl mekanizmasına sahip, Allah’a muhattap… Hatta denizde, karada, havada gezebilen, bir açıdan bütün canlılara nezaret eden bir “zabit”tir.

Sadece dünya ve ahiret hayatı bulunan insanı, teknolojik aletlerle donanmış basit bir canlı  algılamak elbette insafsızlık olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*