El-Bûtî’nin kanı kimin boynunda?

El-Cezire doğumlu büyük âlim. Ramazan El-Bûtî…

Ezher’in çalışkan talebe ve hocası… Ve sonra Şam-ı Şerif… Doktora, profesörlük ve çeşitli ilmî payeler… Mevcut İslâm ülemasının alkışladığı altmış küsur eser. İtidal ve itimadın zamanımızdaki temsilcisiydi. Hakperest olduğu kadar müsbet hareketi elden bırakmayan nadir âlimlerden. Bediüzzaman’ı Hutbe-i Şamiye’sinden vefatına kadar takip etmiş ve eserlerini Suriye’de yaygın hale getirmiş El-Bûtî, tıpkı Kafkas asıllı Şamlı Cevdet Said gibi müsbet hareketi Said-i Nursî’den ders almıştı. Bediüzzaman’ın Türkiye’de tek parti diktatörlüğünde yaşadıklarını çevresine anlatırmış; 28 sene zindan hayatı, menfalar, zehirlenmeler ve sürgünler… Fakat asla Kemalizmin oyununa gelmemiş. Milletini, burnunu kanattırmadan 14 Mayıs 1950 demokrasi sabahına ulaştırmış. Baas Partisinin zulümlerine dayanamayanlara nasihat olarak bunları anlatırmış şehit Ramazan El-Bûtî…

Bu büyük âlimin mevcut Suriye hanedanını da yapabildiği ölçüde itidalde tuttuğunu henüz yeni öğreniyoruz. Hafız Esad’ı nisbeten frenleyen El-Bûtî olduğu gibi, Beşşar’ı demokrasi ve hürriyete teşvik eden de yine o olmuş. Zalim ve dessas baharcıların büyük korkularından birisi de Beşşar’ın kansızca hürriyet ve demokrasiye ulaşması olduğunu, Halep harap olduktan sonra öğreniyoruz.

Manidar bir tevafuk… Şehit edildiği caminin ismi El-İman… Yani imanî hakikatleri İman mescidinde ders verirken şehit olmuş. Bediüzzaman’ın meşhur hutbesini okuduğu Şam Emevî Camii’nde son zamanlarda Cuma ve bayram hutbelerini de El-Bûtî okuyormuş. Şam-ı Şerif’e “kanlı bahardan” önce gitmiş bazı arkadaşlarımız, yalnızca Halep ve Şam’da değil, civar şehir ve kasabalarda da kürsülerden Hutbe-i Şamiye’yi dinlemişler.

Suriye imam ve ulemasına Bediüzzaman’ın eser ve hutbesini tavsiye eden el-Bûtî’ye düşman olanlar yalnızca MOSSAD ve benzeri örgütler değildi. İktidarın yanında duruyor diye, dini siyasete alet ederek iktidarı elde etmeye çalışan birçok “İslâmcı” cemaat veya grup da onun aleyhindeydi… Bu arada başta El Kaide olmak üzere İslâm dünyasında Müslümanları öldürmekle vazifelendirilmiş terör örgütlerini saymıyoruz.

YERDEKİ KANIN VEBALİ

El-Bûti bir semboldü. Farklı din, mezhep ve milletlerin bir arada yaşayabilmesinin sembolü. Şam-ı Şerif’in fethinde günümüze kadar İslâm toplumunda barış içinde yaşamış Hıristiyanların, Ehl-i Sünnet içinde henüz eriyememiş Alevîlerin, İslâmiyeti kabul etmemiş Yezidîlerin ve daha birçok inanç grubunun teminatı idi El-Bûtî. Bu beldeleri İslâm adına idare etmiş geçmişteki hanedanların tolerans ve hürriyetini o temsil ediyordu. El-İman mescidinde asılı kalan cübbesi ve duvarlarına yansımış sesiyle tahattur edilecek. Bombalı cinayeti hiçbir grup üstlenmeye yanaşmıyor… Zira bedeli o kadar ağır ki… Şam-ı Şerif’i tahrip ve terörize etmede kullanılan silâhlara İngiliz ve Fransızlar çekinmeden sahip çıkıyorlar. Sömürge refleksleri harekete geçmiş olmalı. Paralarını da meşhur Rotschild karşılıyormuş. Bolşevik ihtilâlini ve 1914 Ermeni devletini geçmişte finanse ettiği gibi… Tetikçilere gelince… 28 ülkeden toplanmış teröristlerle ittifak etmiş ikinci Avrupa, burada insaniyete karşı gerçek yüzünü bir kez daha gösteriyor. Dinini, izzetini ve haysiyetini menfaat üzerine dönen canavar siyasetlere alet yaptıktan sonra, tarihin karanlık ve derin dehlizlerine bir emaresi görünmeyecek şekilde yuvarlanacaklar da, el-Bûtî’nin kanından mes’ul tutulacaklar.

Bunların dışında iki kısım daha var ki, insaniyet ve tarih önünde teessüflerle anılacaklar. Birincisi Hıristiyanlığı temsil eden AB’dir. El-Bûtî Mesih’in diyarını da bekliyordu. Hutbe okuduğu camiye sırtını dayamış tarihî kilisenin misyonunu biliyordu. Nasranilerin mukaddeslerini İslâm adına muhafaza ediyordu. Onlarca kilise… Halep’te Hz. Zekeriya ve Şam-ı Şerif’te Hz. Yahya’nın mübarek makberleri gibi nice önemli ziyaretgâhlar… Hıristiyan Avrupa’nın 11 Eylülcüler karşısındaki ölümcül suskunlukluğu, Çingiz’in yoldaşlarına ve Troçki’nin takipçilerine cür’et ve cesaret verdi. El-Bûtî’yi Şam-ı Şerif’in kalbinde bu cesaretleriyle katlettiler.

Diğer gruba gelince… Hepinizin bildiği gibi İhvan-ı Müslimin’dir… Yanlış yaptı, ama cinayetlere katılmadı. Avrupa ve Amerikalı dinsizlerin fitilini ateşledikleri şu kargaşa ve savaşlarda ister istemez öne çıkan cemaatin tesiri El-Bûtî’nin öldürülmesiyle biraz daha azaldı. Hele terör ve anarşi mukaddes mekân ve tarihî değerlere de yönelirse, İhvan her yerde sıkıntıya düşecektir. Belki de siyasetten çekilmek zorunda bırakılacaktır. Zira kendisini diktatörlüklerin anamuhalefeti olarak ilân etti ve bu istikamette icraatlarda da bulundu.

Duâmız o ki, El-Bûtî gibi bir kurban ile artık Şam-ı Şerif’teki kanlar durur ve Suriye sulh-ü sükûna kavuşur. Doksan yaşına kadar ilme hizmet etmiş ve ders halkasında kırka yakın ilim âşığı ile Cennete uçmuş şehit El-Bûtî’ye bu vesile ile rahmet diliyor, şefaatine mazhar olmayı niyaz ediyoruz Rabbimizden…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*