Elmas, kömür ve insan

23. Söz insan için iman etmenin güzelliklerinden bahseden müstesna bir eserdir.

Nasıl ki İhlas Risalesi için “15 günde bir okunmalı” tavsiyesi yapılmış ise, benzer tarzda 23. Söz de belli araklıklarla okunmalı. Hatta üzerinde dikkatli bir şekilde tefekkür ederek okunmalı ve orada geçen meseleler müzakere edilerek zihinlere iyice yerleştirilmeli. Bu sözün kendi şahsi hayatımızda da ayrı bir yönü vardır. Üniversite yıllarının sonunda ikram-ı ilahi olarak Nurlarla tanıştığımız zaman ilk duyduğumuz ders 23. Sözdü. Doğrusu bu ilk tanışma bizi çok etkilemişti. Hatta o ilk dersi dinlediğimiz zaman, dersi anlatan kardeşin ve orada bulunan mübarek heyetin yüzlerine akseden nurun gözle müşahede edilecek kadar aşikâr olması da bir hayli dikkat çekici idi. İşte o gün bu gündür Nurlardan istifade etmeye devam ediyoruz, Elhamdülillah.

O ilk derste 23. Sözün Birinci Mebhasından Birinci Nokta okunmuştu. Dersin sonunda ise küfrün mahiyetinden bahsedilip şöyle deniyordu:

“Eğer kat’-ı intisaptan ibaret olan küfür, insanın içine girse o vakit bütün o manidar nukuş-u esma-i İlahiye karanlığa düşer, okunmaz. Zira Sâni’ unutulsa Sâni’e müteveccih manevî cihetler de anlaşılmaz. Âdeta baş aşağı düşer. O manidar âlî sanatların ve manevî âlî nakışların çoğu gizlenir. Bâki kalan ve göz ile görülen bir kısmı ise süflî esbaba ve tabiata ve tesadüfe verilip nihayet sukut eder. Her biri birer parlak elmas iken birer sönük şişe olurlar. Ehemmiyeti yalnız madde-i hayvaniyeye bakar. Maddenin gayesi ve meyvesi ise –dediğimiz gibi– kısacık bir ömürde hayvanatın en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde yalnız cüz’î bir hayat geçirmektir. Sonra tefessüh eder, gider. İşte küfür, böyle mahiyet-i insaniyeyi yıkar, elmastan kömüre kalbeder.”

Son cümlede geçen elmas ve kömür benzetmesi elbette ki az biraz fen bilimleri okumuş bir kimse için oldukça dikkat çekici bir cümledir. Böyle bir benzetmenin bir din kitabında yer alması yine nazarları kendine çevirmeye yeter.

Bu benzetme ile ilgili bir çok izah ve yorum yapılmıştır. Zira elmas- kömür benzetmesi Nurların bir çok yerinde geçen bir benzetmedir. Hatta Nurların bir ismi de “Elmas kılıçtır.” “Elmas ruhlar, kömür ruhlar” tabiri de yine aynı şekilde verilen bir misaldir.

Peki elmas ve kömür benzetmesi ne mânâya gelmektedir?

Bu sualin cevabını 23. Sözdeki tanıma uygun olarak vermek gerekiyor. Orada elmas doğrudan imanı ve iman etmenin değerini tanımlıyor. Yani insana verilen nimetler, değerler ve güzellikler iman edildiği zaman, yani kendi Yaratıcısına intisap edildiği zaman elmas değeri kazanmakta ve bu intisap küfür yolu ile kesildiği zaman ise kömür gibi değersizleşmekte. Elmas ve kömürün aynı maddenin farklı dizilişleri olduğu kimya bilimi bize söylemektedir. Asıl yapısı karbon atomu olan iki maddenin diziliş farkı elmas ve kömüre yol açmakta. İşte bütün insanlar da yapı olarak aynı oldukları halde iman veya küfür yolu ile ya elmas gibi çok kıymetli bir değere sahip olurlar, ya da kömür gibi bir mahiyet arz ederler.

Elmas ve kömür maddesinin belki de en önemli özelliği ışıkla ilgilidir. Çünkü ışık ve nur dediğimiz özellik bu iki madde için çok farklı bir şekil alırlar. Elmas, üzerine gelen ışığı tüm güzelliği ile yansıtırken, kömür maddesi tüm ışığı yutar. Yani elmas üzerine düşen tüm ışığı bütün renkleri ile rengarenk bir şekilde yansıtır iken, kömür tüm ışığı yutar ve hiç yansıtmaz. Zaten elması değerli kılan ve insanların dikkatini çeken en önemli özellik de bu ışıkla ilgili olan özelliğidir. İşte 23. Sözde geçen elmas kömür benzetmesi bu yönü ile de çok dikkat çekiyor:

“Eğer nur-u iman, içine girse üstündeki bütün manîdar nakışlar, o ışıkla okunur. O mü’min, şuur ile okur ve o intisapla okutur. Yani “Sâni’-i Zülcelal’in masnuuyum, mahlukuyum, rahmet ve keremine mazharım.” gibi manalarla insandaki sanat-ı Rabbaniye tezahür eder.”

Yani iman ve intisap yolu ile elmas mahiyeti kazanan bir insan Allah’ın nurani isimlerinin nakışlarını ve yansımalarını tam olarak gösterir. Ve bu yolla çok kıymetli bir hal alır. Küfür yolu ile de bütün bu nuranî isimlerin yansımalarını kapatır, kâinatın bütün bilgileri gelse karanlık bir nokta onu yutar ve elmas gibi olan mahiyetini kömürleştirir. Ene Risalesinde yine bu hususa dikkat çekilmiş.

Elmas ve kömür benzetmesinin bir yönü de imanda devam etmenin kıymetini bildirir. Çünkü elmas teknikte sertliği en yüksek olan bir malzemedir. Yani elması başka bir madde ile çizemezsiniz ve parçalayamazsınız. Bu nedenle cam gibi sert maddeleri ancak elmas ile kesebilirsiniz. Elmastaki bu sertlik de sebat ve devama işaret eder. İşte iman eden kimse elmas gibi bir mahiyet kazanarak, ömrünün sonuna kadar iman üzerinde sebat ve devam eder, başka yola sapmaz.

Elmas ve kömür benzetmesi ruh tanımı için de kullanılmış.

12. Mektupta geçen bir ifade şöyle:

“Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidatlar beraber kalacaktı. Âlâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, esfel-i sâfilîndeki Ebu Cehil’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.”

Bu noktada bazı sualler akla geliyor.

Acaba insanlara yüklenen ruh aynı mı?

Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu ile Ebu Cehil’in ruhunu ayıran sır ne?

Peygamber ruhları ile normal insan ruhları arasında bir fark var mı?

Her çocuğa bidayetinde aynı ruh mu üfleniyor?

Bu ve benzeri suallerin cevaplarını da başka bir yazımızda müzakere edelim, İnşallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*