En büyük vazife İttihad

Müslümanlar kusursuz değildir, fakat Allah Müslümanlara en kusursuz din olan İslâm’ı vermiş ve Kur’ân’ı Kerîm’i bahşetmiştir.

Bu kaynaktan her bir Müslüman birliği ve birlik olmayı öğrenir. Peygamberimiz (asm) Müslümanların ittihadına çok ehemmiyet vermiştir. Said Nursi ittihad-ı İslâm’a olan ihtiyacı dile getirmiştir. Fakat batı sekülarizmi İslâm diyarına müdahele edip elini karıştırırken ve aynı anda İslâm’a boyun eğdirmeye çalışırken; ittihad oldukça zor ve müşkül bir iş haline gelmektedir.

Said Nursî’nin bize öğrettiği gibi, “Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.”

Aslında birliği sağlayabilmemiz için öncelikle Müslüman dünyayı birbirinden ayıran şeyleri iyi analiz etmemiz gerekiyor.

Batılı serbest piyasa anlayışı Müslümanları körleştiren görünmez bir güçtür. Bu aynı zamanda egemen güç olmak gayesindedir. Bu gayesi için de, rekabeti, materyalizmi ve İslâmî değerlerin imhasını hedefler.

Batılı serbest pazar anlayışı Müslümanları etkileyerek, şahsî refahları ve çıkarları için, kârlılıklarını arttırmak için, birbirleriyle çarpışmalarını sağlamış ve bu refaha nasıl ulaşıldığı konusunda hassasiyetlerini yok etmiştir.

Bu gizli maksat yürütülürken, açgözlülük bütün formlarıyla toplum içinde yer etmiş ve Müslümanların ittihadına en büyük bir engel haline gelmiştir.

Buna rağmen, ittihad imkânsız değildir. Eğer Said Nursî’nin dediği gibi, kendi öz insaniyetimize ve İslâmî gelenek ve değerlerimize yoğunlaşırsak; işte o zaman birleşmiş bir İslâm toplumu oluşturabiliriz ve bu birliktelikte İslâmî pratiklerimizi, ortak tarih ve kültürümüzü ve kardeşliğimizi yaşatabiliriz.

İşte ancak o zaman Bediüzzaman’ın Rumuz adlı eserinde aşağıdaki gibi ifadesini bulan “ittihad-ı İslâm” hedefi ve anlayışına kavuşmamız mümkündür:

“İttihad-ı İslâm, şarktan garba, cenuptan şimale mümted bir meclis-i nurânîdir ki, el’an üç yüz milyondan fazla bulunur ki, gafletlerinden nâşi gayr-ı meş’ûr bir surete girmiş olan bir rabıta-i metin ile birbiriyle merbutturlar. Misak-ı ezeliye ile, peyman ve yeminimiz olan iman ile o cemiyete dahil olmuşuz, ehl-i tevhidiz, ittihada memuruz.”

Ayrıca Hutbe-i Şamiyesi’nde, Bediüzzaman bize açık ve net bir şekilde seslenir: “İttihadın hedefi ve maksadı i’lâ-yı kelimetullah”tır.

Burada, Müslüman’ın doğruluğu esas alıp herşeyden üstün tutması gerektiğini vurgular ve ittihadın bu zemin üzerine kurulması gerektiğini söyler. Buna ek olarak, istişarenin de ittihad-ı İslâm’ın en elzem rüknü olduğunu ve bu şekilde bir ittihada ancak ilimle ve fikirlerin mutabakatıyla ulaşılabileceğini belirtir.

Müslümanlar ancak zihinler ve fikirler bir araya geldiğinde ve karşılıklı fikirlerin insanî bir zeminde tartışılabildiğinde ve ittihad için seferber edildiğinde gerçek anlamıyla ittihada kavuşacaktır.

Tercüme: Umut Yavuz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*