En iyi kılavuz

Bu dünyada iyi insan olabilmemiz için örnek almamız gereken kişiyi doğru seçebilmemiz lâzımdır.

Bizler kararlarımızı elbette verdik: Kılavuzumuzu; kâinatın örnek aldığı, tüm mevcudatın kendisiyle alâkadar olduğu yüce Peygamber Hz. Muhammed (asm) olarak tüm dünyaya ilân ettik. Zira bizler Müslüman olarak iyi bir ahlâka sahip olmalıydık. Kâğıt üzerinde Müslüman olup, fiilen bunu yerine getiremedikten sonra dinî inancımız da yarım kalırdı.

Nisan’ın yirmilerini sayıyoruz tek tek… Milâdî beş yüz yetmiş bir yılında bugün Peygamberimiz (asm) iki günlüktü ve kâinat kendisine yeni bir sayfa açmıştı. Babası o doğmadan önce vefat etmişti, annesi şefkatli kolları ile sardı onu. Zor günler, zor imtihanlar, zor bir hayat yaşadı. Ama hiçbir zaman Allah’a şikâyette bulunmadı. Tüm peygamberlerin özellikleri kendisinde toplanmıştı. Bu yüzden çok zor bir hayatı olmuştu. Birine bile katlanamadığımız acıların hepsini yaşamıştı. Sevdiklerini kaybetti tek tek. Hakaretlere uğradı. Çok sevdiği çocuklar tarafından taşlandı. Amcası onun en büyük düşmanıydı, kendi kanından, kendi canından en büyük darbeyi hissetmişti.

O (asm), barışın, adaletin, sevginin en büyük temsilcisiydi. Paylaşmayı öğretti bizlere, kardeşliği gösterdi, çocuklara karşı değer vermeyi—yeri geldiğinde onlarla çocuk olunabileceğini—öğüt verdi.

O kadar çok şey öğretti ki bizlere… Bizleri hissetti, tanımadan görmeden bizlere duâ etti. Öyle sonsuz bir kalbi vardı ki, bizlere iyi insan olabilmeyi öğretti. İyi bir dünya için, Allah’a karşı iyi kullar olabilmemiz için altmış üç senelik ömrünü tüm ümmeti, bizler için çalışarak geçirdi.

Bu günler onu hatırlamamız için, onu tanıyabilmemiz için en güzel zamanlar. Kardeşlik yılı bu yıl, dünya kardeşliğinin konuşulduğu bir yıl. Suriyeli ve diğer İslâm coğrafyasındaki kardeşlerim için daha fazla duâ etmenin de vesilesidir bu yıl. Bu yıl, Efendimizin (asm) bizlere öğüt verdiği “Din Kardeşliği” yılı.

Bizler kendisini görmeden Peygamber Efendimize (asm) ve Kur’ân-ı Kerim’e bağlanmış bir ümmetiz. Ama bunun için de bizlere bir ‘bonus!’ hükmünde bazı artılar hediye edilmiştir.

Peygamber Efendimiz (asm), “Âlimler peygamberlerin varisleridirler” hadis-i şerifleriyle, âlim olmanın pek kolay bir şey olmadığını, i’cazkâr belâgatleri ile beyan buyuruyorlar.1

Bizler de bu hadis-i şerifin ışığında çağın âlimi Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin yolundan gidiyoruz. Kendisine tek örnek aldığı Efendimiz (asm) olan ve kaynağı da sadece Kur’ân-ı Kerim olan kudsî bir görevi başarı ile yerine getirmiş bir vârisin yolunda ilerliyoruz. Bu yolda gittiğinin bir delili de, bizlere naklettiği şu rüyasıdır: “Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet Sırat Köprüsünün başına gidip durmak hatırına gelir. ‘Herkes oradan geçer, ben de orada beklerim’ der ve Sırat Köprüsünün başına gider. Bütün peygamberan-ı i’zâm hazeratını birer birer ziyaret eder; Peygamber Efendimizi (asm) de ziyarete mazhar olunca uyanır.”2

Bizim dâvâmız İslâm Peygamberinin (asm) başlattığı kudsî ve yüce bir görevdir. Bu bayrak elden ele dolaşarak Üstada gelmiş ve sağlam bir zirveye dikilmiştir.

Bu ay, üzerimizdeki gaflet bulutunu silkelemek ayıdır. Zira bu ay, kâinat yeniden şekil almış ve dünya güzel bir bahara dönüşmeye başlamıştır. Bizlere büyük bir güneş hükmünde ışık tutan, bizi yönlendiren ve “iyi insan” olmamıza sevk eden Efendimiz, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) kutlu doğum ayı herkese hayırlar ve güzellikler ile gelsin.

“Ulema, Resûl-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline varis olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki, Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline varis olan bir zata ‘Zülcenaheyn,’ yani ‘İki Kanatlı’ deniliyor. Binaenaleyh, tarikatken maksat, ruhsatlarla değil, azimetlerle amel edip, ahlâk-ı Peygamberi ile ahlâklaşarak, bütün manevî hastalıklardan temizlenip Cenab-ı Hakk’ın rızasında fani olmaktır.”3

“Allah’ım, ümmî peygamber, elçin, peygamberin ve kulun olan Efendimiz ve Dostumuz Muhammed’e, onun âline, ashabına, hanımlarına, nesline; peygamber ve resullere, kendine mânen yaklaştırdığın meleklere, dostlarına ve salih insanlara salât, selâm bereket ve kerem ihsan eyle. Bu Kur’ân’ın sûreleri, âyetleri, harfleri, kelimeleri, mânâları, işaretleri, remizleri ve delâletleri adedince en üstün salât, en bol selâm, en büyük bereketler hâlinde olsun. Ey İlâhımız, ey Yaratıcımız, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Bu salâvatlardan her birisi hürmetine bizi bağışla, bize merhamet et, bize lütufta bulun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. Âmin.”4

Dipnotlar:
1- Tarihçe-i Hayat, Önsöz (Keşfü’l-Hafa, 2,1745.)
2- Tarihçe-i Hayat, Birinci Kısım: İlk Hayatı
3- Tarihçe-i Hayat, Önsöz, Tasavvuf Cephesi
4- Sözler, Yirminci Söz

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*