“En üstün cihad”a mazhar bir âlim

Bir hadis-i şerifte “En üstün cihad, zalim hükümdara karşı hakkı söylemektir” buyuruluyor. Bu hadis-i şerifi referans alarak Bediüzzaman Hazretlerinin hakkaniyetini haddimizin fevkinde olarak tahlil etmeye çalışacağız.

Zübeyir Gündüzalp 1950 senesinde Ankara Üniversitesi’nin fakülte mescidinde vermiş olduğu konferansta; hakikî âlimlerin, zalim hükümdarlara karşı hak ve hakikati pervasızca söyleyen âlimlerin müttakî olacaklarını ve eserlerine o şartla itimat edileceğini beyan etmiştir. İnsanları en ince noktaları dahi incelemeye sevk edecek olan bu nokta, âlimlerin en çetin imtihan alanıdır.

Asrımızda dört büyük dehşetli kumandanlara karşı; herkesin sustuğu ve susturulduğu bir hengâmda ölümü istihkar ederek Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri hakkı haykırmış ve tebliğini çekinmeyerek pervasızca yapmıştır.

Meselâ 1909 senesinde İstanbul’da 31 Mart Vak’asında yatıştırıcı rol oynamasına rağmen Divan-ı Harb-i Örfi’de idamla yargılanmıştır. Mahkeme reisi Hurşit Paşa’nın “Sen de şeriat istemişsin’’ sualine ‘’Şeriat’ın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira şeriat adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil’’ diyerek yaptığı muhteşem müdafaa ile kendisi ile birlikte birçok maznunun beraetine vesile olmuştur.

1914’de vatan müdafaası için, gönüllü alay kumandanı olarak Doğu cephesinde pek çok yararlılıklar göstermiştir. Ne çare ki; binlerce talebesini şehit vererek Ruslara esir düşmüştür. Kosturma’da iki buçuk sene esaret hayatı yaşamıştır. Bu esaret yılları içinde fevkalâde bir hadise cereyan etmiş, esir kampını teftiş için ziyarete gelen, aynı zamanda Çar’ın dayısı olan kumandan Nikola Nikolaviç esirlerin önünden geçerken herkesin ayağa kalktığı anda Bediüzzaman Hazretlerinin kalkmadığını görür. Kumandan “her halde tanımadılar” diyerek tekrar Bediüzzaman Hazretlerinin önünden geçer ve tercüman vasıtasıyla ‘Her halde tanımadılar’ diye sordurur. Bediüzzaman Hazretleri; “Hayır tanıdım, Nikola Nikolaviç’tir’’ der. “O halde ayağa kalkmamakla bana ve çara hakaret ettiniz” der. Bediüzzaman Hazretleri; ‘’Hakaret etmedim, ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse Cenâb-ı Hakk’ı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh ben sana kıyam etmem” der. Bunun üzerine divan-ı harp kurulur ve Bediüzzaman Hazretleri hakkında idama hükmedilir. Hüküm infaz edilmeden evvel iki rekât namaz kılmak için müsaade ister. Namazını kılarken kumandan gelip tercüman vasıtasıyla özür dileyip, “Bu hareketinizin mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim. Hükmünüz iptal edilmiştir. Rica ederim beni affediniz” der.

İzzet-i İslâmiyyeyi göstermesi bakımından fevkalâde olan bu hadiseyi Bediüzzaman Hazretleri kimseye hikâye etmemiş. Tâ 1950’li yıllarda Abdurrahman Zapsu tarafından gazetede haber yapılmış, bunun üzerine Bediüzzaman Hazretleri tasdik etmiştir.

Esaret dönüşü İstanbul’a geldiğinde Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’ye aza tayin edilmiş. Bu dönemde İngilizlerin İstanbul’u işgali hengâmında canını hiçe sayarak Hutuvat-ı Sitte isimli eseriyle bir ordu kadar hizmet etmiştir. Bu hizmeti İngilizler tarafından aranmasına sebep olmuş. Bu sırada kendisini ziyarete gelen Seyyid Saadettin Paşa Bediüzzaman Hazretlerine ‘’Kat’i bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki: ‘Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu ortadan kaldırmalıyız’ diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et.’” demiş. Bediüzzaman Hazretleri de, ‘’Ecel birdir, tegayyür etmez. Tevekkeltü alellah’’ deyip hizmetine devam etmiştir.

Bu pervasız hizmetleri, Ankara reislerinin dikkatini çektiği için kendisi tekrar tekrar Ankara’ya dâvet edilmiştir. Bu dâvetlere önce; “Ben tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum, siper arkasında olmak hoşuma gitmiyor.’’ diye cevap göndermesine rağmen dâvetlerin tekrarlanması üzerine 1922 yılında Ankara’ya gelmişlerdir. Kendisi burada resmî hoşamedi ile karşılanmış. Mecliste bir de konuşma yapmışlardır. Vekillerin çoğunun namazsız olduğunu müşahede edince on maddelik bir beyanname hazırlayarak vekillere dağıtmıştır. İçinde Mustafa Kemal’in de bulunduğu bir kısım vekillere Mareşal Fevzi Çakmak tarafından bu beyanname okunmuş. Namaz kılan vekillere 60 kişi daha ilâve olmuştur. Bu faaliyet Mustafa Kemal’i oldukça rahatsız etmiş. Bediüzzaman Hazretlerine ‘’Biz sizi buraya çağırdık ki; yüksek fikirlerinizden istifade edelim, siz geldiniz en evvel namaza dair şeyler yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz’’ der. Bediüzzaman Hazretleri bunun üzerine ‘’Paşa, paşa! Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin hükmü merduttur’’ diyerek itiraz eder. Mustafa Kemal bunun üzerine tarziye verir ve daha ileri gitmez.

Hülâsa etmeye çalıştığımız Hazret-i Üstad’ın bu dört dehşetli kumandanlara karşı halleri onun tebliğ-i İslâmiyette ne derece hiç kimseden havf etmediğini ve ‘’Hakikî âlimler, zalim hükümdarlara karşı hak ve hakikatı pervasızca söyleyen âlimlerdir’’ hadisiyle tam âmil olduğunu gösterir. Bu harika hali Hazret-i Üstad kısaca şöyle hülâsa ediyor:

‘’İnayet-i İlâhiyenin Risâle-i Nur’a verdiği bir kerâmettir ki; nasıl ki bu asrın en dehşetli üç büyük kumandanlarını korkutup, harika bir tarzda, hem Mart hadisesinde harekât ordusunun başkumandanı, hem İstanbul’un eski harb-i umumideki istilâsındaki hareket-i milliye sırasında İstanbul’u istilâ eden dehşetli ecnebi kumandanı korkutup, bize taarruz edememesi ve hem Ankara’da, divan-ı riyasetinde en dehşetli reisin hiddetini tarziyeye çevirmesi gibi, üç adliyenin de dokunaklı, şiddetli müdafaata karşı binler bahane tutabildikleri halde, hakperestane ve musalahakârâne ittifakla beraet kararını vermeleri, elbette Kur’ân’ın bir mu’cize-i manevisi olan Risâle-i Nur’un bir kerâmetidir…” (Emirdağ Lâhikası)

İşte böyle misilsiz bir İslâm kahramanıdır ki, peşinden gitmeye sezadır.                                         
Ey üstad-ı necibim sana can, baş fedadır.
İmanlı gönüller seni takip edecektir.
Yıllarca asırlarca peşinden gidecektir..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*